Su Su Su
Kahvenin önüne gelip daha oturmadan, yoldan bağırdı genç adam.
“Abi bize bir şeyler getir. Bana en soğuk suyundan getir. Arkadaşlara da bak.”
Havanın bunaltıcı bir yapısı var. İnsanın vücudu, yapış yapış oluyor. Kimisinin sırtı ıslak, kimisinin koltuk altları, kimisi boncuk boncuk terlemekte.
Kızgın demirin üstüne su dökerseniz, acayip bir tıslama sesi duyarsınız.
İnsanlarda hararetleri arttıkça, soğuk su içiyorlar, sonrada kızgın demir gibi ses çıkarıyorlar. Hararetleri de kesilmiyor, tam tersi daha da artıyor.
Sıcak havada sıcak çay içerseniz, sakin sakin oturursunuz. Yine dolaptan soğuk su değil, hava sıcaklığına denk su içerseniz, bir sorunla karşılaşmazsınız.
Öyle olmuyor ne yazık ki.
Sıcak havada soğuk su içip, yaz günü grip olanlar az değil.
Masaya oturanlardan birisi;
“Keşke soğuk kola içseydik” deyince, atıldı bir başkası.
“Ben kola içmem, evime de sokmam. İçersem meyve suyu içerim.”
Kola içmeyi savunan, yapıştırdı lafını;
“Meyve sularını da, çürük çarık, kurtlu ve bozuk meyvelerden yapıyorlar.”
“Bana ne!” dedi soğuk sucu, devam etti sözüne. “Ben günde beş litre su içerim, bakarım keyfime.”
“Kepez Meydanı’nda aldım bir şişe su, buraya kadar içtim, yine su içerim.”
Beş litre biraz fazla, olsun arkadaş birazcık atıyor ama zararsız.
Su, olmadan olmuyor.
Susuz olmuyor.
En az iki litre su içmeliymiş bir insan.
İnsanlar bir şekilde suyu buluyorlar.
Yani;
“Susayan suyu bulurmuş” derler ya.
Buluyoruz, içiyoruz.
*
Birçok kentin meydanlarında havuzlar vardır. Bazılarına göre bu havuzlar süs için yapılmıştır.
Bana göre süs olmaktan öte, çok önemli görevleri vardır bu havuzların.
Birkaç ay önce, Kepez meydanı’nda birisi söyle bir söz söylemişti.
“Kepez’de belediye birçok yere fıskiyeli havuzlar yapmış. Sular durmadan akıyor, boşu boşuna. Lüzumsuz işler bunlar, milletin parasına yazık ya!”
Adama demiştim ki;
“Amca bu havuzlar çoğunlukla yaz aylarında faaliyete geçer. Sonra su israfı olmaz. Belirli miktardaki su yukarı bir motorla fıskiyelere verilir. Fıskiyelerde sular yavaş yavaş akarak, havuza iner, tekrar fıskiyeye gider. Kısacası aynı su dolanır durur”
Hadi ya!
Hadi ya yok. Yazın görüşürsek burada, başka şeylerde gösteririm sana.
*
Kepez Güzelleştirme Derneği’nin önündeki havuzun önünde oturuyorum. Bir köpek dili bir karış dışarıda geldi. Yanaştı havuza, kana kana su içti. Serçe kuşları, fıskiyenin en üst noktasında, biriken suları, bir içip iki kez çevrelerini kontrol ettiler. Bir serçe suya girip, suyun içinde kanatlarını bile çırptı. Biraz sonra bir çift kumru geldi, hiç kimseye aldırmadan sularını içtiler.
“Havuzlar gereksiz, masarif” diyen amcayı göremedim. Görseydim gösterirdim.
Aklıma geldi kalkıp, Anfi tiyatronun önündeki çam ağaçlarının altındaki havuzun yanına gidip oturdum.
Bu havuzun başında da durum farklı değildi.
Köpekler, kediler ve kuşlar hep havuza geliyorlar, sularını içip gidiyorlar.
Ya bu çağlayan şeklinde yapılmış havuzlar olmasaydı.
Kepez’i şenlendiren kuşlar nereden su içecekti?
Kepez’de sorun yok.
Atatürk Caddesinde Çanakkale sınırına kadar, her yüz metrede bir çeşme var. Aynı çeşmeler sahil kesiminde de var.
Kediler, köpekler kuşlar içmek için, insanlarda yüzlerini ve ellerini yıkamak için su bulmakta zorluk çekmezler Kepez’de.
Okulun önündeki çeşmenin havuzu bile dolu duruyor, hayvanlar için.
*
Su içmeye gelen kuşları bir gözleyin.
Kuş ağzı açık bir şekilde geliyor. Suyunu ince, suyun verdiği rahatlamayla önce gagası kapanıyor. Kuş daha da canlanıyor.
Kumrular, insanlardan tedirgin olmadan en rahat hareket eden kuşlar.
Su içmeyi bir oyuna çeviriyorlar. Gagalarını suya öyle bir gömüyorlar ki, su oluyor kumrular.
Susuzluklarını giderince, en yakın ağacın tepesinde, kendi dillerince bir şarkıya başlıyorlar.
Belki de, en zor şeydir susuz kalmak.
Şu günlerde, su vazgeçilmez en önemli hayat iksiri.
Elinize alıp, bir dikişte içtiğiniz suyun ardından söylediğiniz, “Yarabbi Şükür” sözünü, başkalarının da söylemesine fırsat verin.
Pencerenize, kışın ekmek koyuyordunuz ya, şimdi de su bırakın bir kabın içinde.
Bahçenize, kapı önlerine, uygun yerlere sular bırakın.
Kısacası, çevrenizdeki canlıları susuz bırakmayın.
Günümüzde su poşete girdi.
Su artık bedava değil amma, olsun.
Ben yinede yazayım.
“Su gibi ömrünüz olsun.”
“Su tadında geçsin ömrünüz.”
Şuayip Odabaşı Son Yazıları...
- 08/01/2014 Bir Ankara / İki Gün / İki Lira
- 18/08/2013 Şakir Askan / Seni Sevmeyen Ölsün
- 18/07/2013 Birliği Bozan Birlik Kavgaları
- 05/07/2013 Zülfü Livaneli / Kepez Kayısı Şenliği
- 01/07/2013 Ucuz Hayatlar
- 24/06/2013 Ölüler Kenti Ozanı’na Mektuplar*
- 11/06/2013 Yenice’de Her Gün Doğa Yürüyüşü
- 27/05/2013 Kepez Güreşlerinin Sonrası
- 15/05/2013 Haydi Kepez’e Güreşlere Gelin
- 30/04/2013 Tostçular Çarşısı
Yorumlar...
Henüz yorum yok...