Paris’te Musluktan Su İçmek !!!
Çevrecilik büyük siyasi misyonlar için kullanılır olunca, maalesef insani olan çevresel değerleri Paris’e gidince görüp hatırladık. 80 milyon yıllık turist ağırlayan, 12 milyon yerleşik nüfuslu ve dünya metropolü Paris’te yaşayan Parisliler, içinden geçen nehirin arıtılmış suyunu musluklarından akıtarak içiyorlar. Lokantalarında, bar ve kafelerinde kendilerinin dışında tüm turistlere musluktan aldıkları suyu bedava ikram ediyorlar. Meydan, cadde, park ve sokaklarında her köşe başında içilebilir özel su içme çeşmeleri yerleştirmişler. Üstelik içilen su, satılan pet şişe suyundan daha iyi ve nefasetli, unutmayalım ki bunun içilebilirliğinin garantisini kamu yönetimleri veriyor.
Gel de Paris’i kıskanma, bizim metropollerimizin musluklarından lağım kokan sular akıyor. Kentler musluk suyunun içilebilir garantörü olamıyor, köylerimiz bile musluktan su içmiyor. Herkesin elinde bir pet su şişesi, bütün lokanta, kafelerde pet şişe suyundan başka seçeneğiniz yok. Sokaklardaki sebil suyunun garantörü yok. Çoğundaki uyarı içilemez yönündeki levhayla sağlanıyor.
Bu bir alışkanlık haline de gelmiş. Yani pet şişeden su içmek modernlik ve gelişmişlik olarak algılanıyor. Dolayısıyla Parisliler çağdaş değil ve geri kalmışlar olarak da algılanıyor. Bazı Türk turistler Türkiye’den bir bavul su götürüyor bu geri kalmış Paris’e!!!
Kişisel tercihim Çanakkale’de musluktan hala su içmekten yanadır. Eve gelen misafirlerim yadırgasa da, biz hala Çanakkale’de musluk suyunun, pet şişe suyundan daha nitelikli olduğuna inanlardanız, ama garantörlüğü göremiyoruz, sanırım bizim garantörlerimiz de pet şişeden su içiyorlar. Bu su meselesi beni çok şaşırtıyor ve üzüyor maalesef.
Bu arada Paris’te gördüğüm birkaç çevreci kent meselesini de paylaşmak isterim.
Paris tıpkı Çanakkale gibi düz bir kent. Dolayısıyla bisiklet kullanımına uygun. Bizde yeni başlayan bisiklet park yerleri uygulaması şu sıralarda ortadan kaldırılmış. Bisikletleri kiralayanlar istedikleri yerde bırakıp, bisiklet ihtiyacı olanlar en yakın bisikleti cep telefonundan görüp 100 metrelik mesafelerde bisikletlere ulaşabiliyorlar. Bisikletlerin yerini ise belediye uydu aracılığıyla izliyor ve gerek yok edilmesinin önüne geçiyor, gerekse orantılı dağıtımını sağlıyor.
Ama bir yenilik gördüm ki, çok daha fazla şaşırdım. Ana caddelerde elektrikli ve kiralanabilir özel araç parkları oluşturulmuş. Aylık 100 Euro’ya özel araç sahipliği gibi kentin her tarafında özel park yerleri olan elektrikli özel araçlara sahip olabiliyorsunuz.
Paris, 2 milyonluk eski kent dokusundaki özel araçları dışarı def etmenin programını yapıyor. Toplu ve raylı ulaşım öncelikli, elektrikli ve özel olmayan kamuya ait kişisel araçlar, bisiklet ve de yürüme yollarıyla bunu başarmak üzere kendi halkına ve dünya kamuoyuna söz vermiş… Biz 120 bin nüfuslu kentin otopark ve trafik sorunuyla boğuşa duralım…
Paris’e 2020’den sonra mazotlu araç girişi yasaklanıyor. Benzinli motorlu araçlar ise kademelenerek azaltılacak ve elektrikli araçlar özendirilecek. Hibrit ve bitkisel yakıtlarla çalışan araçlara da hiç yüz vermiyorlar.
İlginç bir bilgi, dünya otomobil devi Mercedes, mazotlu araç üretimini 2020’de sonlandıracak diyorlar, benzinli araçlı motoru da çok yakında bitirecekmiş.
Her şey güneş enerjili elektrikten yana… Ey Paris sen nelere kadirsin…
Mimar İsmail Erten Son Yazıları...
- 25/12/2019 Cumhuriyetin İktidarı ve Yıkımlar
- 17/12/2019 Geleneksel Çarşıda Değişim…
- 10/12/2019 Otopark, Trafik ve Politika, Planlama…
- 22/11/2019 Görmeyen Tuttuğunu Öpüyor… Schliemann Hırsız Mı?
- 13/11/2019 Kamusal Yaşam Alanlarında Eşitlikçi, Kişisel Yaşam Alanlarında Özgürlükçü…
- 01/11/2019 Kentin Kuzeyi…
- 23/10/2019 Behramkale – Assos Koruma Planı…
- 08/10/2019 “Mimarlık… herkes için konut” “Architecture… housing for all”
- 13/09/2019 Siyasi Rol Çalma…
- 09/09/2019 İnşaatın Kendisi Zaten Kriz…
Yorumlar...
Henüz yorum yok...