Kordondaki Galeri Binası

Birikimli ve yaş almış Çanakkaleliler onu “madam keti” evi olarak adlandırır. Aslında bir paşa konağıdır, dönemin paşası Necip Paşa’nın ikametgahı olarak 1800’lü yılların sonlarında yapılmış. Ne olmuşsa, Madam Keti (Aslında Heiti olacak sanırım) satın almış. Vefatından birkaç zaman önce, İngiliz soylusu ve Çanakkale aşığı Madam Heiti’nin elindeki bina Reşat Tabak belediye başkanıyken kamulaştırma kararıyla 5 yıllık programa alınmış. Fakat kamulaştırma işlemleri 1980 darbesiyle kent yönetimine gelenler tarafından yapılmış. Çanakkale Belediyesi tarafından yapılan kamulaştırmanın akabinde ise, söz konusu binanın kullanım hakkı Kültür Bakanlığına 99 yıllığına devredilmiş.

Şu anda olduğu gibi işlevi hep Güzel sanatlar galerisi olarak kullanılan binanın her 3-5 yılda bir tamiri ? onarımı yapılıyordu. Birkaç yıl önce esaslı onarım, restorasyon için kolları sıvayan Kültür Bakanlığı yerel Teşkilatı İl Kültür Müdürlüğü, önce ihale ile restorasyon projelerini yaptırdı, akabinde inşaat için ihale açarak restorasyon uygulamasına başladı.

Bu restorasyon meselesi her daim titizlik ister, ben de bilirim. Demek ki bu titizliği ilgili kurumlar gösterememiş. Çünkü daha inşaata başlayalı birkaç zaman olmuştu ki, ihale bedelinin 1.5 katı para bitivermiş. Birinci abeslik burada başlıyor. Korumadan sorumlu, uygulama ve denetleme görev sorumluluğu olan koskoca Kültür Bakanlığı teşkilatları kendi binasına dair hesabı yapmayacak bir durumdaymış meğer?

Biz meraklı bir kentiz, dolayısıyla yerel basınımızda bu meramımızı gidermek için konuya dair bilgi almak için Dönemin Kültür Müdürü Şinasi Haznedar’dan gerçeği öğrenmeye kalkar. Müdürümüz kafadan suçu Çanakkale Belediyesine yıkıvermez mi? İkinci abeslik burada başlıyor. Neymiş efendim, bu bina belediyeninmiş de, onlar restore etmiyorlarmış. Gerçekten bu pişkinliğin adını kimse koyamaz, zaten koyamadı da.

Kentin belediye başkanı her zamanki fevri heyecanını bu konuda ortaya koydu ve binalarını geri almak için yasal ? hukuki girişimleri başlatıverdi. Danıştay aracılığıyla, 99 yıllığına kullanım hakkı verilen binalarını, işlevine ve bakımına uygun davranmadıkları gerekçesiyle geri almayı ummaktalar. Bu meseleyi bekleyip göreceğiz.

Dönemin kültür müdürü boş durmadı tabii ki, kendisinin kültürden sorumlu tek yetkili olduğunu, diğerlerinin eline mikrofon alıp kültür alanında borazancıbaşılık yaptıklarını, aslında kentte kendisinden başka kimsenin kültürden anlamadığını içeren ve bu mealde lakırdıları söyleyiverdi. Onla da kalmadı, kendisinin siyasi misyonu belli olan bu hükümetin bir temsilcisi olduğunu söyledi. Üçüncü abeslik de burada başlıyor zaten. Biz Şinasi beyi devlet adamı bilirdik meğer kendisi AKP hükümetinin adamıymış.

Saflığın bu kadarı işte, kökeni, birikimi, yaşanmışlığı ve ilişkileri itibariyle aydın kimlikli birisi olarak bildiğimiz Şinasi bey, meğer gönülden bir siyasi partinin sözcüsü imiş. Bunu şu günlerde ispatladı da. Kendisi istifasını verip AKP milletvekili aday adayı olacağını deklare etti.

Ben saflığımı inkar etmiyorum, yer yer salaklığımı da, birkaç zamandır kültür müdürünün söylediklerini dinlemekteydim, dikkatlice. Kültürel düzlemde anlamlar çıkarmaya çalışırdım, zorlansam da. Abes gelirdi bana CHP karşıtlığı ve Ülgür Gökhan düşmanlığı, meğer benim saflığım gerçekten salaklığı bile aşmış, adam çoktan Ertuğrul abisi gibi AKP’den milletvekili olma hayallerini işletiyormuş. Hayallerinin yanında tabii ki bizleri de işletiyormuş. Tekrar geri gelir mi, bunun gibi bir başka bürokrat ve devlet adamı kentimize teşrif eder mi bilmiyorum, ama ben saflık ve salaklığımı bir daha gözden geçirmek aciliyetini hissediyorum.

Mimar İsmail Erten Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir