Köfte Cenneti

Şuayip Odabaşı
17/12/2009

Bir hafta sonunda, Tekirdağ ilimize seminere gittim.

Üyesi olduğum Eğitim Sen, ?Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası,? Turizm okulunda bir seminer düzenledi.

Ben de Çanakkale adına, arkadaşlarla seminere katıldım.

Uygulama okulunda, hafta sonu iki gün seminere katıldık.

Otelde, seminere katılan öğretmen arkadaşlara bir eğlence düzenlendi.

Tekirdağlı öğretmenlerimizin, ev sahipliğinde eğlendik.

Seminerde Edirne?den, Kırklareli?nden, Çanakkale?den ve ilçelerinden gelen öğretmen arkadaşlar tanışma, konuşma fırsatı bulduk.

Yaşadığımız yerlerin, kanıksadığımız görüntülerinden uzaklaşıp yeni bir ortamda bulunmak, iki günde olsa insana pozitif bir enerji yüklüyor. Yol yorgunluğuymuş, uykusuzlukmuş hiç önemli değil.

Ülkemiz; çeşitli sorunlar içinde boğuşurken, ülke ve öğretmen sorunlarının konuşulduğu bir seminerden geriye kalan kısa zamanda bazı yerleri dolaştık.

Blog yazarlarımız da, ?Ali Gülcü? ve ?Yağmur Zamanı? Tekirdağ?da yaşıyorlar.

Onları bulabilirdim. Rahatsız etmek istemedim.

Ancak, ?Ali Gülcü? arkadaşı tanıyanları buldum.

Bu planlı bir gezi değildi.

Tekirdağ?da insanlar en çok nereye gider?

Deniz kenarında bir yere.

Sahil?e.

Hadi bizde gidelim.

Gittik. Gördük.

Ne kadar çok, ?köfte satan? mekân var.

Ali?nin birisi bütün dükkânları parsellemiş.

Dikkat ettim.

Köfteci Ali Usta var.

Bir de köfteci, Ali Baba var.

İkisi de ayrı birer Ali mi? Bilmiyorum.

Ali Baba?nın yanında, kırk haramiler var mı onu da bilmiyorum.

Vallahi, köfteciler harıl harıl çalışıyor.

Millet, köfteye hücum ediyor.

Bir tabak, köfte birde ayran.10 lira.

8 lira, diyenler de var.

Valilik konağına doğru, merdivenlerle çıkılan bir yer var. Adı da, ? merdiven.?

Adam kaç merdiven olduğunu, her merdivenin kaç basak olduğunu da söyledi. Unuttum. Faydasız ayrıntılar önemli değildir, benim için.

İki taraflı çıkılan merdivenlerin tam ortasından suların aktığı bir kanal yapmışlar. Etrafına kayalık görüntüsü vererek bir dekor oluşturmuşlar. İki merdiven arasındaki yürünen boşluklara, Arnavut taşı döşemişler. Merdiven basamakları, çimento mozaik taşı karışımı. Etrafında çeşitli dükkânlar olan, ?çirkin bir yol ve merdiven.?

Tarihi bir geçmişi olsa da, yeni dekorlarla yok olmuş gitmiş.

Merdiven başında bir gümüş satıcısı ile sohbet ettim.

?Tekirdağ?ın yerlisiyim? dedi.

Tekirdağ?da eski bağlar kalmamış. Üzümde yitirmiş, eski saltanatını.

Sabahları, ortalığı bir rakı kokusu katlasa da tadı yokmuş, ne rakının ne de şarabın.

Eskiden bir, ?Yahudi Mişon? varmış Tekirdağ?da.

Bütün Tekirdağ yöresi köylüleri, Mişon?dan alışveriş yaparmış. Deftere yazarmış Mişon, harman sonrasına. Yok yokmuş Mişon?da.

Hiç Yahudi kalmamış.

?Yahudi Mahallesi? duruyormuş.

Tekirdağ?da, tarihi binalar dikkat çekiyor.

?Namık Kemal Kütüphanesi? bina olarak çok güzel.

Bazı eski evler, konaklar restore edilmiş, kafe (cafe) olarak işletiliyor.

Bazı eski evler de, ?sit? alanı içinde kaldıklarından, sahiplerine ?bit? olduklarından, başka yerlerde de olduğu gibi, (milletvekilleri gibi) dokunulmazlıkları olduğundan, yıkılmak için birisinin şiddetli öksürmesini bekliyorlar.

Bir tesiste de, ?Namık Kemal? heykeli gördüm. Konum olarak, berbat bir yerde anıt yapmışlar. Kısacası Namık Kemal, tesisin içine girememiş. Elinde kitapla, duvarın kenarında bekliyor.

Neyse, şu köfte işine bir el atayım.

Adama sordum. Bu köfte işi nedir?

Eskiden hayvanlar arazide otlatılırdı. Doğal beslenirdi. Etleri lezzetli olurdu. Köfte de iyi olurdu. Şimdilerde, köftelerde eski tat yok.

Olmasa da, Tekirdağ dendi mi, insanın aklına köfte geliyor. Tabii ki rakı. Bir de şarap.

Sanki başka şeylerin tadı var da, köftenin olacak.

Dedim ki;

?Ağabeycim, aç değilim. Ancak, köfte yemeden gidersem ayıp olur. Benim nerde köfte yememi tavsiye edersin? Ben de şu köftenin tadına bakayım.?

Adam bana şuraya git dedi. Bir köfteci adı söyledi.

Gittim.

Mekâna girdim. İçerisi, köfte bekleyen insanlarla dolu. Garsonlar harıl harıl çalışıyor. Siparişleri bile, elektronik olarak veriyorlar.

Duvarlarda, çerçeveli birçok resim. Merak ettim.

Uzak gözlüğümün üzerine, yakın gözlüğümü takıp bir baktım.

Köftecilerin, kimler olduğunu gördüm.

Bakın siz, köftehorlara!

Uğur Dündar, Hıncal Uluç, Tayfun Talipoğlu, Tarık Akan, Haşmet Babaoğlu? Birçok sanatçı tiyatrocu? Hepsi köfte severmiş, bizim haberimiz yok.

Mekân sahibi, sanatçıların arkalarında durmuş ünlü kişilerle poz vermiş.

?Bak bu sanatçılar bizim köfteleri yediler, sizde bize gelin? pozları bunlar.

Ya! Ünlü olmak, insanın damak zevkini farklı mı kılıyor?

Hıncal Uluç, benim kadar köfteden anlar mı?

Ha! İnce belli çay bardağından anlar.

Ölçüsü var mı, bir şeyi beğenmenin?

Yok.

Merak ediyorum.

Bu ünlü kişiler hesap ödediler mi?

Hesap ödemek istediklerinde, köfte patronu;

?Aaaa vallahi dünyada olmaz, firmamızın ikramı olsun? dedi mi acaba?

Bir şeyler olmuştur. Demiştir, bir şeyler.

Benim gibi bilinmez birisine, beleş köfte yedirecek değiller ya.

Ben, bir yer bulup oturdum. Tek başıma olunca, ilgilenen olmadı. Geçen garsona seslenip köfte istedim. Baktım başkalarının önünde ayran var. Bir ayranda ben istedim. Garson başka bir isteğim olup olmadığını sormadı. Ben de isteklerimden vazgeçtim.

Ben yedim köfteleri. Kalktım. Hesabı isteyen de olmadı. Kasiyere gidip ödedim.

Yıktım, 10 lirayı.

Valla gitti, bizim 10 lira.

Ben köfteden, hiç bir şey anlamadım.

Köfteleri saymadım. Ancak köftenin yanında verilen; soğan ve maydanoz kırıntılarıyla, bir çay kaşığı sos ile bir domatesin binde bir parçası dikkatimi çekti.

Sebzenin bol olduğu bir dönemde, ?sebze fakiri bir tabak? kötü oluyor.

İki bardak ayran çıkan dev bir şişeden, ayranı da içtik.

Köftelere gelince.

Köfteler, sosis görünümlü şeyler. Sucuk gibi, kolay dağılmıyor.

Bu köfteler, benim damak zevkime hiç uymadı.

Bu güne kadar, başka yerlerde yediğim köftelerden daha farklı bir tat bulamadım. Sıfır özellik.

Aklım, Biga?da takılı kaldı.

?Biga ve köfte.?

Ben, nedense köfte denilince başka şeyler arıyorum herhalde.

Kiloyla köfte de satılıyor. Kapış kapış.

Köftecilerin önündeki kaldırımlara bir görevli tarafından park ettirilen araçlar. Hep müşteri.

Gelen araçlar, giden araçlar. Hep para.

İstanbul?a ya da başka yere gidenler, Tekirdağ?dan geçerken, götürüyorlar köfteyi. Bırakıyorlar parayı.

Otopark sorunu olduğundan, bütün yaya kaldırımları oto park olmuş. Yayaların yürümesi çok zor, köftecilerin önünde.

Şuayip Odabaşı’nın objektifinden…

Benim köfteleri, beğenip beğenmememin bir önemi yok.

Köfteciler, darphane gibi para basıyor. Gerisi, önemsiz birer ayrıntı.

Köftecide çalışan, sigara içmek için sıvışan bir garson diyor ki;

?Abi burada köfteye bir gaz vermişler. Önüne geleni eziyor. Dur desem beni de ezecek. Takoz koysalar, takozu da ezecek.?

Bir köftecinin önünde, ?köfte cenneti? yazıyor.

İnsanların, Dünya?daki cennetlerini çaldırdığı bir çağda, ?Köfte Cenneti.?

İddialı bir söylem.

Bizler de kendimize, yaşadığımız yerlerde birer cennet bulmalıyız.

Tekirdağ, güzel bir kent.

Rakı/şarap/balık.

Bir de köfte.

Ülkemizde köfte ile hatırlanan başka yerlerde var.

?İnegöl köftesi. İzmir köfte. Akçaabat köftesi.?

Şu köftesi.

Bu köftesi.

Tekirdağ köftesi marka olmuş.

Olmuş ta!

?Köfte Cenneti? olup olmadığı tartışılır.

Çanakkale/Biga İlçesi?ndeki ?Ahmet Usta?nın köfteleri,? Tekirdağ?daki köfteleri döver.

Çanakkale/Biga?ya yolunuz düşerse bir deneyin.

Gidin Ahmet Usta?ya.

Biga?nın köftesi, nasılmış görün.

Hele yoğurdu? Nasıl yoğurt öyle kardeşim!

Biga?da yapılan ekmekler. Ekmeği yavan, katıksız yesen de, şikâyet edemezsin Biga?da.

Hele salatalar, piyazlar?

Bigalılar, ?para kazanmak için değil, insanları doyurmak için? köfte dükkânı açmışlar.

Biga Öğretmenevi?ne yakın bir yerde, ?Köfteci Ahmet Usta.?

Köftelerini, bir deneyin.

Beğenmezseniz, gelin beni köfte ile dövün. Kaçarsam, ardımdan köfte atın.

?Köfte Cenneti.?

?Eşek Cenneti.?

Yalansa eğer söylediklerim.

?Eşşek Cennetine? teklifsiz giderim.

Şuayip Odabaşı Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir