İHD’den Kadına Şiddet Raporu

07 Mart 2015

İnsan Hakları Derneği Çanakkale Şubesi Başkanı Serpil Bayar kadına yönelik şiddete ilişkin olarak, “2014 yılında 296 kadın öldürüldü, 39 kadın intihar etti, 191 kadın taciz ve tecavüze uğradı, 585 kadın darp edildi ve yaralandı, 6 kadın ‘namus cinayetiyle’, 13 kadın kuşkulu şekilde öldürüldü” açıklamasında bulundu.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla, Çanakkale İnsan Hakları Derneği adına açıklama yapan Serpil Bayar, 2014 ve 2015 yılında kadına yönelik şiddetin geldiği boyutları sayısal verilerle gözler önüne serdi. Bayar, Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle yüzbinlerce kadının kendi topraklarından sürüldüğünü, mülteci konumuna düşürülerek büyük bir hak ihlalinin yaşanmasına sebep olunduğunu ifade etti. Bayar, kadınlar günü öncesinde yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Dünyada ve Türkiye’de Kadın”

Dünyada, 2014 yılında kadınların maruz kaldığı hak ihlalleri, şiddetin artarak devam eden ve kaos haline dönüşen şeklidir. Türkiye’nin komşusu Suriye’de yaşanan iç savaş ve DAİŞ’in Rojava’ya saldırısı sonucu yüz binlerce kadın kendi topraklarından sürülmüş; mülteci konumuna düşürülerek büyük bir hak ihlalinin yaşanmasına sebep olunmuştur.
Kökten dinci, cihatçı çete yapılanmalarının en vahşi uygulaması kendini DAİŞ olarak göstermiştir. DAİŞ vb. çete örgütlenmeleri sivil halklara saldırıp, erkekleri öldürerek, kadınları kaçırmış, tecavüz etmiş, köle olarak satmıştır. Hala DAİŞ’in elinde 5.000-7.000 arasında Ezidi Kürt kadının olduğu değişik kaynaklar tarafından beyan edilmektedir. Bu gerçek dahi Ezidi halkının soykırıma uğradığını göstermektedir.
DAİŞ benzeri olan Radikal dinci Boko Haram Örgütü de benzer vahşi uygulamalar yapmış, 300 kadar kız öğrenciyi kaçırmış, çocukları dahi katletmekten sakınmamıştır.
Ülkelerin politik uygulamaları, erkek egemen yönetim şeklini pekiştiren ve kadınlara yapılan saldırıları destekler nitelikte olduğundan kadınlar Hindistan’da yaşandığı gibi toplu tecavüzlere uğramış, İran’da kendisine tecavüz etmeye çalışan eski istihbaratçıyı öldüren Reyhane Cebbari’nin idam edilerek yaşam hakkına son verilmiştir. Suç dahi olsa erkek fiili kadının yaşam hakkından üstün tutulmuştur.
Türkiye’de de kadınlara yönelik işlenen cinayetler, taciz ve tecavüz vakalarında da iyi hal ve tahrik indirimi uygulanarak bu duruma sebebiyet veren erkeklerin en fazla 3-5 yıl ceza alması ülkelerin kadına yönelik şiddeti destekledikleri ortak politik bir tutum olduğunu göstermektedir.
Dünyada kadına yönelik en ağır suçları işleyen bu örgütlerin saldırısına direnen kadın kendisini Rojava/Kobanê’de, Şengal’de, Mahmur’da göstermiştir. Kürt kadınlarının örgütlenerek kendilerini savunma amacı ile direniş göstermesi kadının erkek şiddetine direnme hakkına önemli bir örnektir.
2014 yılında Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve hak ihlallerinin bireysel ve toplumsal şekillerde ortaya çıktığı görülmektedir. Türkiye’ de milyonlarca Kürt kadını kendi anadilinde eğitim hakkından mahrum bırakıldığı için kültürel soykırım tehdidi altında yaşamaya zorlanmaktadır.
Türkçe bilmeyen Kürt kadınları kamusal alanda ırkçı tehditlere maruz kalmaktadır. Kürt kadınlarına yönelik güvenlik güçlerince tehdit ve baskı aracı olarak kullanılan taciz ve tecavüz vakaları yaşanmaya devam etmektedir. Kobani sınırında barış nöbeti tutan Kader Ortakaya hedef gözetilerek öldürülmüştür.
Alevi kadınlar başta olmak üzere diğer inançlardan kadınlar da benzer şekilde, kültürel soykırım tehdidi altında yaşamaktadırlar.
İHD’nin yapmış olduğu çalışmalar ve şiddete uğrayan kadınların derneğimize başvuruları sonucu elde ettiğimiz verilerde 2014 yılında 296 kadının öldürüldüğü, 39 kadının intihar ettiği, 191 kadının taciz ve tecavüze uğradığı, 585 kadının darp edilerek yaralandığı, 6 kadının namus cinayeti ile öldürüldüğü, 13 kadın kuşkulu bir şekilde öldürülerek yaşamına son verildiği ortadadır. Cinsel taciz ve tecavüze uğrayan bazı kadınların; yaşadıklarını toplumsal baskı nedeniyle açıklayamadıkları göz önünde bulundurulduğunda bu sayının daha yüksek olduğunu düşünmekteyiz.
LGBTİ’ler de 2014 yılında, yaşam hakkı ihlali başta olmak üzere yoğun hak ihlallerine maruz kaldılar.
Kadına yönelik şiddetin artışında siyasetçilerin kullandığı dil şiddeti tırmandırmıştır. Başta Cumhurun başı olmak üzere diğer tüm siyasetçilerin sürekli bağırarak ve yüksek tonda konuşmaları, “Kadın, erkek eşitliği insan fıtratına terstir”, “En yüksek kariyer annelik kariyeridir”, “En az üç çocuk”, “Kadınlar Allah’ın bize bir emanetidir”, “Şu feministler var ya” gibi kadın örgütlerini sürekli hedef gösteren söylemler kadına yönelik şiddeti arttıran en etkili unsur olmuştur.
Siyasal iktidar önleyici tedbirler almak, mevzuatın uygulanmasını teminen denetimler yapmak yerine; 2015 yılının Şubat ayında yaşanan Özgecan Aslan vahşetinden sonra gündemi saptırmak için yine bir insanlık suçu olan idamı tartıştırmış, konuyu mecrasından çıkararak saptırma yoluna gitmiştir.
Kadına yönelik şiddet TBMM’ye taşınmış, muhalif partiden iki kadın milletvekili şiddete maruz kalmıştır.
Emek alanında 2014 yılında kadınlar ucuz iş gücü olarak veya güvencesiz bir şekilde çalıştırılarak emekleri sömürülmüştür. Tekstilde çalışan, ev temizliğine giden kadınlar veya mevsimlik işçi olarak çalışan kadınlar bu kapsamdadır.
2014 yılında çocuk gelinlerin sayısında yine ciddi bir artış yaşandığı, TÜİK verilerine göre çocuk gelin sayısı 181 bini aşmıştır.
Kadınlara yönelik şiddet evrenseldir ve bütün dünya ülkelerinde yaşanmaktadır
Yine 2014 yılında şiddet uygulayan erkeklere indirimler uygulanırken; Malatya İnönü Üniversitesinde okuyan 10 kadın öğrenciye 8 Mart kutlamalarına katıldıkları gerekçesiyle cezalar yağdırılmıştır.
İHD’li kadınlar olarak siyasal iktidara çağrı yapıyoruz: kadına yönelik şiddeti önlemede güçlü politik tutum içinde olun, şiddeti özendirici söylem ve uygulamalardan vazgeçin. Hiçbir şekilde tahrik ve iyi hal indirimi uygulanmamalı, yasalarda öngörülen cezalar üst sınırdan verilmeli, İmza konulan uluslararası sözleşmelerden olan İstanbul Sözleşmesinin iç hukuka gerçek etkisi sağlanmalı, eğitim müfredatı şiddeti önleyici şekilde düzenlenmeli, Kürt kadınlarına ve diğer etnik gruplara ana dilinde eğitim hakkı tanınmalıdır.
Alevi ve diğer inançlardan kadınların kendi inançlarını özgürce yaşayabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
LGBTİ’lere yönelik ırkçı ve nefret içerikli söylemlerden vazgeçilmelidir.
Seçimlere doğru giderken tüm partilerin kadın milletvekili sayısını eşitliği sağlayacak şekilde aday göstermesi, kadın örgütlerinin gerek politikacılar, gerekse bürokrasi ve diğer taraflarca hiçbir şekilde hedef gösterilmemesi, kadın aleyhine ağır sonuç doğuracak olan iç güvenlik yasasının geri çekilmesi, yine kadın bakanlığının kurulması ve kurulan bakanlık ile diğer kurumların kadın sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışmasını, bu maksatla her türlü önlemin alınmasını talep ediyoruz. Ve Diyoruz Ki Barış Da Biz’iz İsyan Da…”

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir