EĞİTİM  ve KORKU

Saim Ertün
08/12/2014

Toplumumuzda son yıllarda hissedilen ve alabildiğince toplumu etkileyen bir korku kültürü yaratıldığı ortada… Toplumumuz adeta korkutularak yönetilen bir duruma geldi. Gazetecisi yazmaktan, üniversiteleri görüş bildirmekten, konuşmaktan, mahkemeleri ve hakimleri hukuka uygun karar vermekten, gençleri özgür davranmaktan, kendilerini ifade etmekten, memuru yaptığı görevde sorumluluk almaktan korkar duruma geldi. Hatta emeklilerin suskunluğunda bile çocuklarına-torunlarına bir zarar gelebileceği düşüncesiyle bu korkunun izlerini görmek mümkündür.

Tamamı olmamakla birlikte azımsanmayacak sayıda üniversite öğrencisi kendi doğrularından vazgeçip yönetenlerin ondan beklediğini verme yolunu tercih eder oldu. Eğer istenildiği gibi davranırsa, giyinirse, üniversite sonrasında daha kolay iş bulacağını, kariyerinde yükselebileceğini, makam ve mevkilere daha kolaylıkla tırmanabileceğini düşünür oldu. Kendi düşüncelerinden, inançlarından vazgeçip nasıl olması isteniyorsa öyle görünmeye başladı. Bu korku ve endişe topluma hakim oldu.

Bunda eğitimin, eğitimsizliğin, eğitim sisteminin payı nedir?

Hoşgörülü bir toplum olduğumuz, her inanca, düşünceye, her kesimin yaşam tarzına saygılı olduğumuz ülkemizi yönetenlerce sık sık tekrarlansa da toplumdaki ayrışmaların körüklendiği gün gibi ortadadır. Söylenen sözler havada kalmaktadır.

İspanyadan kaçarak ülkemize sığınan Yahudileri, Ermenileri ötekileştirmeden, kendi dışında bir şey olmaya zorlamadan yaşamalarını sağlayan bu topraklarda bizi bize düşman edenlerin olduğunu düşünmemek elde değildir. Acaba bunu gerçekleştirenler kimlerdir. Bu durumdan kimlerin çıkarı vardır? İnsanımız bunların farkında mıdır? Yoksa farkında olup da susmakta ve susturulmakta mıdır? Topluma verilmek istenen eğitim, aklı geliştirecek çağdaş bir eğitim mi, yoksa köleleştirmeye, insanın insana kul olmasına yarayacak çağ dışı bir eğitim midir?

“Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor”
Ali Şeriati (İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar, özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. ) eğitim almanın gerekliliğini şu sözü ile çok güzel ifade ediyor; “Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor” diyor. Dünyada savaşların, çatışmaların, iç karışıklıkların eğitim yönünden geri olan ülkelerde yaşanmasının nedeni sanıyorum bunlardır.

Bu güne kadar ülkemizde akan kanın yaratılan düşmanlıkların, ayrıştırmaların kimlerin işine yaradığını düşünmek gerekiyor. Çok sayıda diplomalı insanın olması o kadar önemli değildir. Akılcı bir yaklaşımla düşünme yeterliliğine erişmek için, nakilci değil, çağdaş eğitimin olması gereklidir. Düşünen, araştıran, soruşturan, sorgulayan bireylerin yetişmeleri önemlidir. Bu eğitim sistemi ile Türk toplumu olarak bilim dünyasında istediğimiz seviyede bir başarıya ulaşabilmiş değiliz, bu gidişle ulaşabilmemiz mümkün de görülmüyor. Nüfusu 80 milyona yaklaşmış Türkiye’nin bilime katkısının birkaç milyon nüfusa sahip İsrail’in yarısı kadar bile olmadığını düşünürsek bu hedefe nasıl ulaşılabilir. Okullarımızdan felsefe derslerini kaldırarak, fizik, kimya matematik derslerini azaltarak, gereksiz bularak bu mümkün olamayacaktır.

Üniversitelerimizin Eğitim Fakültelerinde öğretmen olmak üzere yetiştirilmiş on binlerce gencimiz atanmayı beklerken okullarımızda birçok ders boş geçmekte, birçok okulumuzda dersler ücret karşılığı çalışan öğretmenlerce doldurulmaktadır. Atanamayan öğretmenlerden bazılarının inşaatlarda, madenlerde işçi olarak çalıştıkları bilinmektedir. Öğretmenlerimiz  yaptıkları görevlerinde mutlu değillerdir, çalışan öğretmenlerin üçte ikisinden fazlası daha iyi imkanlarla iş bulduklarında öğretmenliği bırakmayı düşünmektedir. Toplumda öğretmene verilen değer yönetenlerin bakışına paralel olarak giderek yok olmaktadır. Yaptıkları işten doyum sağlayamamaktadırlar. Ekonomik olarak tatmin olamayan öğretmenlerin yüzde doksanı borç ile yaşamlarını sürdürmektedir. Evinin harcamalarını, çocuğunun masraflarını karşılayamayan öğretmen öğrencilerini yetiştirirken işine istenilen ölçüde motive olamamaktadır. Kendisini yenileme ve geliştirmeye bütçe ve zaman ayıramamaktadırlar. Eğitim sistemi her geçen gün kan kaybetmektedir. Emekli olanlar da mesleğin düşürüldüğü bu durum karşısında mutsuzdur.

Dine dayalı, referansı din olan eğitim sistemi ile çağdaş bir toplum olmamızı sağlayabilmek mümkün değildir. Dini kurallarla yönetilen, insanları ağırlıklı olarak dini eğitimden geçirilmiş olan bir ülkede bilime, teknolojiye, ekonomiye, sanata. vs. ihtiyaç duyulmayacak mıdır ? O zaman birileri topu ile, tankı ile, uçakları ile, füzeleri ile yani en gelişmiş savaş teknolojisi ile tepemize çöküp bizi sömürgesi haline getirecektir. (Bugün de emperyalist ülkelerin açık pazarı durumundayız. ) Emperyalizmin dünyaya hakim ekonomi politikaları ile yoksul ülkeleri sömürdüğünü herkes bilir, bizim ülkemiz ve benzer ülkelerin sürekli olarak yoksul, fakir durumda kalmaya mahkum oldukları düşünülmemelidir. Bunu insanımızı eğiterek, çalışarak, üretim güçlerini arttırarak gerçekleştireceğiz. Akılcı olacağız.

Aklı ön plana almayan bir eğitim ancak köle bir toplum yaratır.
Toplumumuzda var olan “gemisin kurtaran kaptan”, “köprüyü geçene kadar ayıya dayı de”, “üzümünü ye bağını sorma”, “kaz gelecek yerden tavuk esirgeme”, “gemini yürütmeye bak” vs. düşünceleri bize birileri dayatıyor. Şu an toplumumuzdaki değer ölçüleri ortadadır. Bu değerler ile %99’u Müslüman olan bir ülkede dinin kitapta kaldığı ve insanları doğrulara yöneltmediği açıktır. İşin bir de ahlaki ve insani boyutu olduğu göz ardı edilmemelidir. Varılan bu aşamada başarısız olan bu eğitim sitemini daha fazla “diplomalı”, “başarılı olmadığı halde başarılı görülen”, “bol ünvanlı” bireyler yetiştirme üzerine kurmamızın payı olmalıdır. Eğitimin amacı; Bilgiye ihtiyaç duyan, elde ettiği bilgi ile felsefe, sanat, fikir, teknoloji üretebilen insani değerlerini geliştirebilen bireyler yetiştirmektir.

Toplumda kitap okumanın neredeyse yok denecek boyutlarda olması, eğitimli sayılan kişilerin dahi kitap okumadığı, her şeyi biliyorum havasına girdikleri, yanına yaklaşılması mümkün olmayan, benim dediğim olacak anlayışı, mesleklerin ve ünvanların arkasına sığınılması nasıl bir eğitim aldığımızın göstergesidir. Eğitim sistemi bu açıdan da sorgulanmalı ve çözümler ortaya konmalıdır.

Kültür ve turizm Bakanlığının 2011 yılı bilgilerinde nüfusun %30’unun okuma yazma bilmediği, düzenli kitap okuyanların oranının ise %0. 01(on binde bir) olduğu yer almaktadır. Eğitim görenler açısından durumu ele alırsak eğitim ?öğretim bireyde okuma, bilgi edinme, gelişmeleri izleme, bilgi açlığını giderme isteği yaratmalıdır. Japonya’da toplumun %14’ü, İngiltere de %21’i, ABD de %12’si, Fransa’da %21’i düzenli kitap okumaktadır. Bizim Okullarımızda da çocuklarımızın zorunlu kitap okuma saatleri var. Fakat bu durum düzenli olarak kitap okuyanların oranını-sayısını arttırmıyor.

Okullarımızda öğrencilerimizin amacı sadece not almaya, öğretmenin gözüne girmeye, sınıf geçmeye yönelik olmamalıdır. 4+4+4 ile getirilen, dayatmacı, gelecek endişelerini körükleyen, korkuya dayalı, dindar ve kindar nesil yetiştirmeye yönelik programlar ile öğrenciler için getirilen daha fazla ders yükü eğitim sorununu çözmeye yardımcı olmayacaktır. Uygulanan eğitim modeli toplumdan kopuk olmamalıdır. Toplumumuzu  ileriye taşıyacak, bilgisizlikten ve yoksulluktan kurtaracak, dünyadaki diğer ülkelerle yarışacak, bilgiyi işe yarar hale getirecek, bilgi ve teknolojisini geliştirerek bilim üretmede ön sıralarda olmalıdır. Umutsuzluğa kapılmadan, korkmadan sorunların üzerine gidilmelidir. Cumhuriyet tarihimizin iz bırakmış eğitimcilerinden İsmail Hakkı TONGUÇ’un ” insanlığın en büyük zaferi korkularını yenmesidir” sözü yolumuzu aydınlatmalıdır.

Eğitimdeki başarısızlığın nedenlerini doğru kavrayamazsak bir çok ülkenin nüfusundan fazla okullarımıza devam eden öğrencimiz olduğu, her il ve hatta ilçelere üniversiteler açtığımızla övünürüz. Ancak; Kimseyi kandırmayalım. Böyle bir eğitimin diplomalı sayısını arttırmaktan öteye gidemeyeceği ortadadır.

Saim Ertün Son Yazıları...

Yorumlar...
  • İsmail Bayırlı
    22/04/2021 22:25

    Saim Bey yazılarınızı zevkle okudum. Yalın ve akıcı bir anlatımla yazmışsınız. Çok beğendim. Aynı anlatımı kitabınızı okurken de izlemiştim. Güçlü bir dile ve kaleme sahipsiniz. En içten dileklerimle kutluyor, bu güzel çalışmaların devamını temenni ediyorum.

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir