Çanakkale’de Derlenen Masallar…
Çanakkale Kent Müzesi’nde her ayın son çarşamba günü etkinliği Masal üzerine sohbetlere ayrılıyor. Bu sohbetler Çanakkale bölgesinde anlatılan masalları derleyen Ömer Gözükızıl’ın derlemeleri üzerine gerçekleştiriliyor.
“Çanakkale’de Derlenen Masallar” konulu etkinlik 27 Eylül 2017 Çarşamba günü saat 18:00’de Ömer Gözükızıl’ın kolaylaştırıcılığında gerçekleşecek.
Derlemeci ve kolaylaştırıcı Ömer Gözükızıl ın notu şöyle:
“Neden masal sorusu her aklıma geldiğinde ya da bu soru ortaya atıldığında, yanıtım hep aynı: Neden olmasın! Bir çocukluk hastalığı bendeki: Masal dinlemek. Masal dünyasından kopmamak için, arka mahalledeki bakkala -gerçekte arka mahalle değildi tabii orası, arka sokaktı ama çocuk dünyamızda, çok uzaklarda olan bir yerdi, ancak masal anahtarı ile kapısını açabildiğim- haftada bir kez, birikmiş harçlıklarımla gittiğim ve ancak saman kâğıda basılı olanından alabildiğim -hep saman kâğıda basılırdı masallar o zamanlar- o küçücük kitaplara ulaşmak, sabırsızca geçen bir haftanın sonunda artık Keloğlan mı olur, dev anaları mı tilkilerden bir tilki mi… Ama illa ki masal… Okumayı, masallarla söktüm ben, düşlerimi de masallarla zenginleştirdim. Bir masal kahramanı kadar ortaya atılıp, güçle, akılla sorunları çözemesem de, hiç güçlünün yanında yer almadım. Hep sıradan kahramanlardaydı gönlüm. Onlarla birlikte devlerle cenge çıkardım, onlarla padişahın saraylarına sızardım; ve hep onunla birlikte, otoriteyi/sarayı; peri padişahının kızını; üvey ananın zulmünü alt ederdik. Yenerdik uğursuzu…
Evet masallardan öğrenir insan -eğer dinlemişse, okumuşsa- haksızlığa karşı koymayı, yani insan olmayı. Benim için bu anlama gelir. Şimdilerde benim işim oldu masal derlemeciliği. Motiftir, epizottur, urformdur, göstergedir, psikanalitik yaklaşımdır, işlevleridir, yapısalcılıktır, performanstır vs. vs. Her bir yaklaşım, özünde mutlaka doğrulardan bir bölümünü söyler, söylemeye çalışır. Ama bana şöyle gelir ki: Bir fili, gözleri bağlı yedi insanın tarif etmeye çalışması gibidir bu yaklaşımlar. Herkes tuttuğu yerin tarifini yapar ama fil bunların toplamı ve başka bir şeydir. Olsun parça parça da olsa, bu da değerli bir girişimdir. Gelin bir kez daha, gözleri bağlı -ama bu kez yediden fazla- insan bir araya gelelim ve yeni bir fil tarifi yapalım. Bakalım, bizim filimiz neye benzeyecek. Belki bir kâğıttan kaplan, belki bir tilki, belki bir eşek, belki bir ayı? Ama belki de gözlerimiz bağlıyken bize tanımı yaptırılacak olan, gerçekte fil değildir he! Belki bir gözbağcılığın kurbanı olmuşuzdur? He, belki de o fil hiç olmamıştır da biz olmayan filin tanımını yaparken birbirimize girmişizdir?
Siz de gelin -belki olan, belkide başka bir şey olan- fili birlikte tarif edelim. Ne dersiniz?”
Yorumlar...
Henüz yorum yok...