“Biz Kocaman Bir Aileyiz”
2012 yılında kurulan Simurg’un Sedası ekibiyle küçük bir söyleşi gerçekleştirdik ve birbirinden zeki bu pırıl pırıl gençleri tanıma fırsatı yakaladık. Fransa, Çin, Yunanistan, Kırgızistan gibi ülkelerde akademik alanda kendilerini geliştirmeyi hedefleyen gençler, Simurg’un Sedası için dernek çalışmalarının hızla sürdüğünü ve kapılarının herkese açık olduğunu ifade etti.
2012 yılında yolları birbirleriyle kesişen ve yaşadıkları talihsizliklere rağmen güçlü bir ekip kurmayı başaran Simurg’un Sedası, 2018 yılında dernekleşme sürecini hızlandırdı. Seminerler, akademik çalışmalar, atölyeler ile gençlerin eğitim anlamında kendilerini daha iyi geliştirebilmesini hedefleyen ekibin Çanakkale ayağı ile küçük bir söyleşi gerçekleştirdik. Ve onları daha yakından tanıma fırsatı bulduk. Hedefleri ve başarılarıyla Türkiye’deki eğitim sistemine başka bir bakış açısı sunan bu gençleri gelin hep beraber tanıyalım.
Oral Toğa: 28 yaşındayım, Çanakkale doğumluyum. Simurg’un Sedası’nda Genel Koordinatörlük yapıyorum. Onsekiz Mart Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. İlk yüksek lisansıma burada Modern Türk Dilleri ve Lehçeleri üzerine başladım. Lakin dönemin mevcut şartları ve olan bitenler nedeniyle okulda ağır olaylar yaşadım. Ahlaka pek sığmayan bu olaylar sonucunda 2012 yılı sonunda eğitimimi yarıda bıraktım. Çıkış yolu aradığım bir döneme girdim ve benzer süreçlerden geçen diğer arkadaşlarla beraber Simurg’un Sedası’nı kurduk.Akademik yolda ilerlerken hem birbirimize destek olmak hem de ardımızdan gelen gençlere yol açmayı bir şiar edindik. Açıkçası o dönemde öğrencim olan ve şimdi ekipte Koordinatör Yardımcılığı görevini üstlenen Nergis’le beraber bu eğitim faaliyetlerinin ana hatlarını çizdik ve ekibe sonradan dahil olan gençlerin izleyeceği yolu o günlerde netleştirdim. Yıllarca kendi başına zorlandığım bu eğitim sisteminde, yeni bir yol bulabilir miyim dedim ve ortaya böyle birlik içinde bir çalışma ortaya çıktı. Bugün gelenekselleşen seminerlerimiz ilk o günlerde başladı. Şiir geceleri tertipledik, şehrin çeşitli bölümlerinde kültür sanat faaliyetleri düzenledik, akademik yazılar ve makaleler oluşturmaya başladık ve ailemiz giderek büyüdü. Somut işler ortaya çıktıkça, insanlara “siz de gelin parçası olun” dedik.İnsanlar genellikle yaptığımız işlerin yetişkin ve kariyer sahibi akademisyenler tarafından çıkarıldığı düşünüyor. İşin içine girdikleri zaman 15 ila 25 yaş arasındaki gençleri görüyorlar ve bu kimisini yapılan işi daha çok destekler hale getiriyorken, kimisi bunları tek başımıza yapabileceğimize ihtimal bile vermiyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden ayrıldıktan sonra Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü’nde Ortadoğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası İlişkileri Bölümü’ne girdim. İki sene kadar İran’da alan araştırmalarında bulundum. Türkiye ile İran arasındaki güvenlik sorunlarının kimliksel bağları üzerine çalışmaktayım. Artık resmileşme zamanımız geldi, 2019 ortalarına kadar bir dernekleşme çabamız var. Gençlerin akademik çalışmalarının Türkiye’de ve diğer ülkelerde bilinmesini istiyoruz. Diğer şehirlerde ve ülkelerde aynı yolu yürüyen insanları tanımak ve tanışmak istiyoruz. Zira bu işlere asıl başlamamızın sebebi akademik anlamda yaşadığımız yalnızlığımız oldu. Akademiyi her türlü siyasi ve ideolojik düşüncenin üzerinde tutarak üretkenliğimizi kolektif bir çaba içerisine sokmak ve faydalı bireyler olmak istiyoruz. Keza uluslararası anlamda Simurg’un Sedası’nın daha fazla tanınır olması için de çalışmalarımız var. Şu anda Çin’de ve Kırgızistan’da da bir “Simurg’un Sedası” kurulmakta.Hayatımızda yaşadığımız her şeyin bize bir fayda sağladığına inanıyorum zira aydın insanların dert sahibi olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü “dert” insanı üretken kılıyor. Dolayısıyla ortak dertlerle dertlenen kişiler, aynı acıları hisseden kişilerin bir arada olmasını önemsiyorum. Ortak ruha sahip olmayı önemsiyorum. Hiçbir meslek, yaş, statü gözetmeden; kendisini entelektüel anlamda yalnız hisseden herkesi bu çabanın bir parçası olmaya çağırıyorum.
Nergis Tan: 19 yaşındayım. Simurg’un Sedası’nda Genel Koordinatör yardımcısıyım. Ben çocukluğumdan bu yana filozoflara ve felsefeye aşık bir kişiydim. Hep böyle biri olmak istiyordum. Ben hep farklı bir ortamda olmalıydım diye düşünüyordum, burada bu konuları konuşabileceğim bir ortam yakaladım. Bende zor zamanlar yaşadım ama yeni ailem sayesinde, daha iyi seviyelere gelebildim. Ailemin de izniyle kendimi eğitim anlamında iyi yerlere getirebildim. Şimdi Fransa’da hukuk okumak istiyorum. İleride avukat olmak istiyorum.
Gül Çiğdem: Simurg’un Sedası’na yeni katıldım. Ağustos ayından bu yana Simurg’un Sedası ile görüşüyordum. Bir aydır ekibimle birlikteyim. Ben Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi’nde Master’ı tamamladım. Çeşitli çalışmalarımı, burada yayınlama fırsatı yakaladım. Buraya geldiğim zaman hiçbir şekilde kendimi yalnız hissetmedim ve ailem gibi güzel bir ortamla karşılaştım diyebilirim. Özellikle beni anlayan kişileri tanıma fırsatı yakaladım. Doktoramı Japonya ve Çin arasında yapmakta kararsızdım. Simurg ile kesin kararımı aldım. Şimdi Çin’e gitmeye hazırlanıyorum.
Mesut Can Binzet: Ben Simurg’un Sedası adlı internet sitesinde Genel Yayın Yönetmenliği yapıyorum. Şu an Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde Türkoloji bölümünü okuyorum. Kırgızca ve Rusça dillerini öğreniyorum. Simurg benim için karşılıklı faydaya dayanan, gönüllük esasına dayalı bir iş. Bu işi yaparken herhangi bir maddi beklentimiz yok. Bu işi yaparken kendi kendimizi geliştirmeyi ve karşımızdaki kişinin dünyasını geliştirmeyi hedefliyoruz. Öncellikle ben Simurg’da kendime güvenmeyi öğrendim. Şu an bu konuşmayı yapabilmemim sebebi de bu zaten. Ben Simurg’la taışmadan önce kendime güveni olmayan bir insandım. Fakat sonrasında ekibim sayesinde her şeyi yapabildiğimi fark ettim. Kendimi artık güzel bir şekilde ifade edebildiğimi düşünüyorum. Herhangi bir sorun olduğunda onu akılcı bir şekilde çözebiliyorum. Bu sonradan edindiğim bir özellik oldu. Ben de eğer maddi olarak sıkıntı çekmezsem Asya’yı gezmek istiyorum. Oranın kültürünü ve dilini tanımak istiyorum. Gelecekte kendi öğrencilerimin fikir dünyasını geliştirmek istiyorum.
Melih Tan: Adım Orhan Melih Tan. Şu an site içerikleri ile ilgileniyorum. Bende Uluslararası İlişkiler okumak istiyorum. Eskiden genelde odamda oturan biriydim. Simurg ile odamdan çıkmaya başladım. Sürekli bilgisayar oyunları oynuyordum ve bu hayata atılmamı engelliyordu. Simurg’un Sedası bu anlamda bana çok şey kattı. İleride kendimi daha iyi yetiştirmiş bir birey olmak istiyorum.
Ezgi Ayyıldız: Simurg’un Sedası adlı internet sitesinde baş editörlük yapıyorum. İstanbul Üniversitesi’nde Çağdaş Yunan Dili ve Edebiyatı bölümünü okuyorum. Bu bölümü seçmemin sebebi ileride balkanlar konusunda uzmanlaşmak. Genelde balkan ülkeleri arasındaki ilişkiler çalışılır, ama ben daha çok oranın kültürüne yönelmek istiyorum. Bu yüzden o bölgeye ait bir dil okumak istedim. Araştırmalarımı yapıyorum ve yeni diller öğrenmeye çalışıyorum. Simurg’un Sedası bana bu isteği verdi. Ve faydalı oldu. Zamanında kötü günler yaşadım ama bu ekip sayesinde o günleri atlatabildim.
Sinan Kırkar: Ben küçüklüğümden bu yana sessiz bir insandım. Bir iki sene önce Simurg’un Sedası ekibiyle tanıştım. Şimdi Simurg’un Çin koordinatörlüğünü yapıyorum. Aslında ben Çin’e gemileri yakıp gittim diyebilirim. Lise bittikten sonra, hiçbir dil bilmeden oralara gitme kararı aldım. Bilinmeyene doğru ilgim olduğu için bu kararı aldım diyebilirim. Bundan sonra Çin’de yaşamak istiyorum ve edindiğim deneyimlerimi orada arkadaşlarıma aktarmak istiyorum. Kendimi daha iyi geliştirdim diyebilirim.
Rıdvan Çilingir: Oral ile çocukluktan bu yana arkadaşız. Her zaman büyük bir ailem olsun istemiştim. Ona her zaman sen bu gençlerin öğretmenisin diyorum, bende elimden geldiğince ekibe destek olmaya çalıyorum. Bu ekip gerçekten pırıl pırıl gençlerden oluşuyor. Ekibin genellikle maddi işlemlerinde yardımcı olmaya çalışıyorum. Onlarla birlikte olmaktan gurur duyuyorum diyebilirim.
Simurg’un Sedası Hakkında
Simurg’un Sedası’nın arkasında Doğan Cüceloğlu’nun tabiriyle “Mış Gibi” yaşayan insanların tavrından ve iş bilmezliğinden yılmış, kendi kültürünü ve tarihini geç yaşlarda keşfetmiş birkaç gencin hikayesi vardır. Bu gençler 2012 yılında “bütün aksiliklere, cehalete ve imkansızlıklara rağmen kendi kendimizi nasıl yetkin hale getiririz” sorusunun cevabını aradılar ve cevaben her türlü kişisel hırstan arınmış, akademik ahlaka ve değerlere gönülden bağlı ve “mış gibi” iş yapmayan bireylerden oluşan kolektif bir çabanın gerektiği sonucuna vardılar. Buna göre her hafta bir kişi uzmanı olduğu, uzmanı olmak istediği veya ilgilendiği bir konuda hazırlık yapacak ve bir kafede toplanıp katılmak isteyen herkese seminer olarak bilgilerini aktaracaktı. Bu seminerler o günden bugüne bir gelenek olarak sürmektedir. 2013’te ilk faaliyetlerine başlayan ekip, faaliyet gösterdiği şehirde tanınıp bilindikçe etkinliklerini çeşitlendirme şansı buldu. Buna göre ekip üyeleri aylık bülten, televizyon programları, yerel bir gazetenin haftalık kültür sanat sayfası editörlüğü gibi birçok farklı işi tamamen gönüllü olarak yerine getirdi. “Akademi”yi her şeyin üzerinde tutan ekip, “Akademik düşünce biçimi bizler için hakikatin, yani gerçek arayışının vazgeçilmez bir enstrümanıdır ve her türlü farklılığı bünyesinde eritmeye muktedirdir. Bu yönüyle kendimizi “her türlü sıkıntıya rağmen Simurg’a ulaşmaya çalışan kuşlar” imgesiyle paralel konumlandırdık ve idealimize doğru yani Simurg’a doğru yola çıktık. Farklı özelliklere ve farklı cinslere sahip onlarca kuşun Kaf Dağı’na Simurg’un yanına doğru uçma çabası ile birbirimizden farklı çalışma alanlarına, karakterlere, donanıma ve dünya görüşüne sahip gençlerin Türk akademisine hizmet gayesi arasında bir paralellik kurarak hiçbir menfaat beklemeden gönüllü olarak bu işe kalkıştık. Bu çalışmalarımızın temelde iki gayesi bulunmaktadır; ilki birbirimizden haberdar olmak ve dünyanın çeşitli köşelerinde kendi öz kaynaklarıyla bilgi işçiliği yapan arkadaşlarımızı tanımak ve beraberliğimizi tesis etmek. İkincisi ise hali hazırda yapmakta olduğumuz çalışmaları bir çatı altında derleyip toparlayarak hem okuyucularımıza hem de birbirimize (ilk nedenimiz olan) akademik fayda sağlamaktır. Amacımız dünyayı değiştirmek değil, birbirimizin ve okuyucularımızın dünyasını genişletmektir. Bu sebeple site içinde ağır ağdalı akademik metinler yerine her türden okuyucuya hitap edecek çalışmalar ağırlıklı olacaktır. Simurg’un Sedası’nın belirgin bir ekibi bulunmamaktadır. 2012 yılından bu yana Simurg’un Sedası’nın logosundan site tasarımına, afiş tasarımlarından haftalık sunumlarına kadar onlarca insan sabahlara dek emek sarf ettiler. Bizim nazarımızda akademik ahlaka ve değerlere samimiyetle bağlı olan ve çıkarsızca kendisini işine adayan herkes ekibimizin bir parçasıdır” diyerek kendini anlatıyor.
Yorumlar...
Henüz yorum yok...