Ezberci Eğitim
Eğitimin nasıl yapılandırılacağı ülkelerin önemli sorunları arasında yer alıyor. Bu alandaki önemli sorunların başında da ezbercilik geliyor. Her fırsatta eğitim sisteminden şikâyet eden kişiler ne yazık ki ezberci eğitim sisteminin yerine neyi koyacaklarını çok iyi derecede bilemiyorlar. Hatta birçok defa “yeni sistem” adı altında yine ezbere dayalı yöntemler uygulamaya konuluyor.
“Benim bilgilerim ezbere dayalı değildir” diyenlerin ve “Ben öğrencilerime ezber bilgiler öğretmiyorum” diyen öğretmenlerin de kendilerini yeniden değerlendirmeleri gerekir. Okullarımızda öğrenciler kendilerine yöneltilen sorulara çoğunlukla kitaplarında bu konu ile ilgili yazılmış cümlelerle veya öğretmenin ders anlatımı sırasındaki cümleleri ile yanıt vermekteler. Kendi anladıkları şekilde yorumlama ve anlatımdan kaçınmaktalar. Öğretmenler de sözlü ya da yazılı sınavlarda kitaptaki cümleleri aynen kullanan öğrencileri” Bravo çok çalışmış, kitabı yutmuş” anlayışı ile değerlendirmekte, bu soru ile ilgili ders sırasında kendi açıklamalarını öğrenci ” aynı cümlelerle” tekrarlamışsa yine “Bravo, çok dikkatli, beni iyi dinlemiş” şeklinde değerlendirerek öğrenciyi tam not ile ödüllendirmekteler. Bu öğrencinin kitabın yazdıklarından, kendisinden dinlediklerinden sonra kendisine ait bir anlayış, görüş ve yorum ortaya koyup koyamadığını göz ardı etmekteler. Hatta öğrenci öğretmenin sorduğu soruya cevaben bir görüş bildirmiş, yorum yapmışsa öğretmeni tarafından” İşkembeden sallamış, kafadan atmış” şeklinde olumsuz bir değerlendirme ile karşı karşıya kalmaktadır. Okuldaki başarı notu olumsuz yönde etkilenmektedir. Öğrenci ezbere yönlendirilmektedir. Öğretmen de bu sistem içerisinde yetişmiş bir kişi olarak ve eğitimin yapılandırılmasına uygun olarak bunu sürdürmektedir. Bunlar eğitimin ezberciliği teşvik ederek sürdürülmesinin göstergeleri değil midir?
Ezber; tekrar ederek belleme anlamına gelir. Yabancı dil, edebiyat, dini bilgi (sure ve dualar), çarpım tablosu, tarih ile ilgili bilgilerin ezbersiz öğrenilemeyeceği yönünde bilgi ve görüşler vardır. Eğitim sistemi bağlamında ezber, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Genelde çarpım tablosunun ezberlendiği sanılır. Sayılar toplama (ardışık sayma), çıkarma (geriye ardışık sayma), çarpma (ileri doğru ardışık toplama), bölme (geriye doğru ardışık çıkarma) ile elde edilir. Bunların bellekte tutulması ezber değildir. Sayılarla iş gören kişilerin sadece çarpım tablosunu değil birçok iki basamaklı sayının çarpımını, karesini, hatta karekökünü akılda tuttukları görülmüştür.
Ülkelerin kalkınabilmeleri, ekonomik, teknolojik, sosyal gelişimleri için”beceri sahibi insan gücü “ne ihtiyacı vardır. Ülkelerin olduğu kadar kişilerin de yaşamlarını sürdürebilmeleri için yeterli bilgiye ve beceriye sahip olmaya ihtiyaçları vardır.
Dünyada 7 milyar dolayında olan insan nüfusunun sahip olduğu teknolojiler, bu nüfusun çok küçük bir bölümünce gerçekleştirilmektedir. Büyük orandaki nüfus, bu teknolojilerin kullanıcılarıdır. Hatta önemli bir kısmı bunu kullanmaktan da yoksundur. Ülkeler bilgi ve teknolojileri geliştirecek yüksek kapasiteli insanlarını iyi değerlendirmek durumundadır. Üstün zekâlı veya dahi denebilecek bu kişileri gelişmemiş ülkeler yeterince değerlendirememektedirler. Bunlar nüfusun yüzde, belki de binde biri oranında bile değildir. Bu kişiler gelişmemiş ülkelerde ziyan edilmektedir. İçlerinden bir kısmını da dünyaya hükmeden ülkeler sahiplenerek, onlardan kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmaktadırlar. Bizim”beyin göçü” dediğimiz olay, gelişmemiş ülkeler aleyhine, ileri ülkeler lehine sonuçlanmaktadır.
Türkiye için yıllar boyunca eğitim sistemleri ve konulan hedefler, toplum yaşamında kullanılan teknolojilere paralel insan gücü yetiştirme, hedef olarak benimsenmiştir. Peki, varılan sonuç nedir? Mesleki ve teknik eğitim alanında bu hedeflere ne oranda yaklaşabiliyoruz?
Toplumumuzun ortak çıkarı, insanın kendisini tanımasını, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve davranış becerilerini kazanabilmeyi gerektirir. Uygulanabilir bilgi yerine anlamını özümsemeden ortaya konan ezber ile bunu gerçekleştirmek mümkün değildir. Bizim toplumumuzda da ezber değer bulan, takdir toplayan bir kavramdır. Geleneksel dini eğitimde “hafızlık” önemli bir rütbedir. Bir konuşmanın ezberden yapılması, bir şiirin ezberden okunması beğenilen bir durumdur. Ne yazık ki bu eğitim sistemi toplumumuza modern yaşamın hiçbir alanında başarı kazandırmamıştır. Batılı ülkeler bilimde, teknolojide, sanatta, ekonomide ileri giderken bizim toplumumuz bu başarıyı gösterememiştir.
Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra ortaya konulan ve en önemli eğitim hamlesi olduğunu kabul ettiğimiz”Köy Enstitüleri” uygulaması da ne yazık ki kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarının önünde tutan siyasetçilerce, bu uygulamanın kendi çıkarlarına zarar vereceğini düşünen feodal hakim sınıf (toprak ağaları) tarafından engellenmiştir. Bu eğitim kurumlarında ezbere yer verilmemiş, iş ve üretim eğitimin odağında yer almıştır. Hiçbir ülkeden kopya edilmemiş olan bu eğitim sistemi daha sonra bugün dünyanın güçlü ülkeleri arasında yer alan bazıları tarafından örnek alınmıştır.
Ezber, öğrenmediği halde öğrenmiş gibi görünmek için en kolay yöntemdir. Düşünmek, çözüm yolları aramak, bulmak, beyin enerjisi harcamak gerektirmez. Tembel işidir.
İşe yarar mı?
Belki okulda yüksek not almaya yarayabilir. Çok sayıda tekrarlarla, içselleşmemiş bilgi, test usulü sınavlarla seviye belirleme yöntemi uygulamasında kısmen yardımcı olabilir. Ancak; yaşamın bütünü düşünüldüğünde bu ezber kalıplarının kendine ait düşünceler, çözümler üretmeye ve yaratıcılığa engel olduğu ortadadır. Bunda belki de bizim toplumumuzda buluş(icat) yapma oranının neden bu kadar düşük olduğunun yanıtı gizlidir.
Bilim ve teknoloji alanında gelişmiş olan bir ülkede üretilen örneğin akıllı telefon olarak adlandırılan bir cep telefonunu en çok kullanan ülkelerden biriyiz. Bu telefonu alabilmek için üretebildiğimiz tarım ürünlerinden tonlarcasını bedel olarak ödüyoruz. Diğer teknolojik ürünler için de durum aynı… Doğrudan veya dolaylı olarak sömürülüyoruz. Eğitim sistemimiz düşünen, araştıran, sorgulayan, soruşturan, üreten bireyler yetiştirmekten uzaktır. Yetişen gençlerimizin dindar ve kindar olması isteniyor. Yeter ki itaatkâr olsunlar. Yönetenlere karşı gelmesinler, yanlışlar ve haksızlıklar karşısında ses çıkarmasınlar, onların rahatı, çıkarı bozulmasın. Böylece yönetilmesi kolay bir toplum oluşturulabilsin. Bunun için toplumu yöneten egemenler, yurdumuzu sömürge olarak gören ülkeler ve uluslararası tröstler bize yaratıcı ve üretici olmaktan uzak ezberci eğitim modelleri öneriyorlar. İçi boşaltılmış eğitim sistemi ile diploma sahibi, yüksek seviyede güya eğitim görmüşler hızla çoğalıyor.
Ezber, beynin devre dışı bırakılmasıdır. Kafaları, beyinleri belli kalıplarla doldurulmuş çocuklarımız, yeni kalıplar üretecek kurtarıcıların peşinde koşacaklardır.
İnsanımızın dini duyarlılıkları istismar edilerek bu modellerin toplumumuzun yapısına daha uygun olduğu savunuluyor. Daha kolay uygulanır hale getiriliyor. Bizim çocuklarımıza ve gençlerimize sadece inançlı olma rolünü uygun görüyorlar. Tabii ki insanların inançlarına saygı duyuyoruz. Herkesin inandığı ve mensubu olduğu dininin kurallarını doğru olarak öğrenme ve isterse yerine getirmeye hakkı vardır. Bazı çevrelerce bu durumun siyasi çıkarlar doğrultusunda kullanılması yanlıştır.
Hitler; “İktidardakiler için düşünmeyen bir halka sahip olmak ne güzel bir talihtir” der.
Otokratik rejimlerin istediği tipteki insanlar ancak ezberle yetiştirilebilir. Kendilerine ezberletilen kalıpları kırıp, düşünen, anlayan, sorgulayan beyinlere sahip olan kişiler bu rejimlerin işine gelmez. Kısır dünya görüşünü tüm ülkeye benimsetmek isteyen, kendi doğrularından başka doğru olmadığına inanmış kişilerle eğitim sistemini düzeltmek mümkün olmaz.
Eğitim anlamadan ezberlemek değildir. Bilmek (öğrenmiş olmak) , yapabilmektir. Söz, anlatım muhakkak ki önemlidir. Ancak kişilerin ne yapabildiği daha da önemlidir. Ezber başkasına ait olanın tekrarıdır. Biz düşünecek, anlayacak, araştıracak, sorgulayacak, bilgiye sahip olduktan sonra geliştirecek, bilgiyi çoğaltacak bir eğitim modelinden yanayız.
Bu nedenle, ezbere evet diyemiyoruz. Akılcı, çağdaş, bilimsel bir eğitim hedefine ulaşmak dileğiyle…
Saim Ertün Son Yazıları...
- 07/03/2019 Köy Enstitülü Ulu Çınarlardan Bir Mücadele İnsanı: Hamdi Derya
- 30/01/2017 Slovenya’dan Dubrovnik’e (Gezi Notları 7)
- 05/12/2016 TUNA BOYLARI (Gezi Notları 6)
- 13/10/2016 ATA TOPRAKLARI ( Gezi Notları 5)
- 09/05/2016 Ezberci Eğitim
- 22/12/2015 Çocuğumuzun Eğitimi
- 27/10/2015 Bir Kitap Üzerine… “Şarkiyatçılık”
- 08/12/2014 EĞİTİM ve KORKU
- 05/12/2013 Doğunun En Batı, Batının En Doğu Kenti: Selanik (Gezi Notları 4)
- 27/07/2013 Kavala’da Bir Kapadokyalı (Gezi Notları 3)
Yorumlar...
İsmail Bayırlı
22/04/2021 22:25Saim Bey yazılarınızı zevkle okudum. Yalın ve akıcı bir anlatımla yazmışsınız. Çok beğendim. Aynı anlatımı kitabınızı okurken de izlemiştim. Güçlü bir dile ve kaleme sahipsiniz. En içten dileklerimle kutluyor, bu güzel çalışmaların devamını temenni ediyorum.