Çanakkale Barosu’ndan “kadına yönelik şiddette karşı duyarlılık” mesajı
Çanakkale Barosu, Kadın Hakları Komisyonuyla birlikte kadına yönelik şiddette karşı dikkat çeken bir açıklamada bulundu.
Baro yetkilileri yaptığı açıklamada şunları söyledi:
25 Kasım 1960 günü, egemen diktatorya tarafından, politik kimlikleri sebebiyle, muhalif hareketin “kelebekler” adıyla tanıdığı üç aydın kadın; Patria, Maria ve Minerva, cinsel saldırıya uğramış, işkence görmüş ve katledilmiştir. Mirabel Kardeşler dünyada ayrımcılığa, haksızlığa ve şiddete uğrayan ne ilk ne de son kadınlardır.
ŞİDDETE VE AYRIMCILIĞA KARŞI DURUŞUN BİRER SEMBOLÜDÜRLER
8 Mart 1957’de eşit işe eşit ücret ve adil çalışma süreleri talebi ile ayaklanan ve New York’taki fabrika yangınında kasıtlı olarak ölüme terk edilen dokuma işçisi kadınlar gibi; dünya barışı adına beyaz gelinliği ile Milano’dan yola çıkan barış gelini Pippa Bacca gibi; özgürlük ve adalet uğruna çıktıkları yolda katledilen onlarca kadın gibi şiddete ve ayrımcılığa karşı duruşun birer sembolüdürler.
Uygarlık tarihi 20. yy’ı insan hakları hareketlerinin, temel hak ve özgürlüklerin tesis edilmesi yönündeki küresel mücadelenin, evrensel hukuk normlarının yüzyılı olarak hatırlayacaktır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile başlayan süreç, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadelenin anayasal belgeleri olarak bilinen, Türkiye’nin de taraf olduğu Cedaw ve İstanbul Sözleşmeleri ile devam etmiştir. Ne var ki anılan sözleşmelere taraf olmak, kadından taraf olmaya yetmemektedir.
TÜRKİYE DÜNYA VERİLERİNİN ALTINDA
Dünya Ekonomik Forumu’nun “Dünya Cinsiyet Ayrımı” raporlarında ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) araştırmalarında Türkiye’nin dünya verilerinin altında kaldığını, Afrika ülkeleri ile aynı sıralamalarda yer almakta oluşunu üzülerek gözlemlemekteyiz.
1134 KADIN KATLEDİLDİ
Türkiye’de 2010-2015 yılları arasını kapsayan beş yıllık dönemde kayıtlı verilere göre 7’si şehrimizde olmak üzere 1134 kadın katledilmiştir. Failler; kadınların kocaları, babaları, oğulları, erkek kardeşleri, damatları veya kayınpederleridir. 234 cinayet, devam eden bir ayrılık veya boşanma sürecinde işlenmiştir.
Cinayetlerin %23’ü kamuya açık alanlarda, %59’u evlerde, %4’ü kadının işyeri veya civarında işlenmiştir. Failler tarafından, cinsel saldırı ve cinayetlere bahane olarak dar kot giymek, sakız çiğnemek, saçı kızıla boyatmak, patates köftesi yapmamak, tuzluğu uzatmamak, gıcık olmak, yeni elbise almak, ayrılmak veya boşanmak istemek, barışma talebini kabul etmemek, kayınvalideye ikramda bulunmamak, ağlayan bebeği susturamamak gibi gerekçeler gösterilmiştir.
Göçmen ve sığınmacılar sorununun gereği gibi yönetilememesi ve uluslar arası anlaşmaların uygulanmasında zafiyete düşülmesi nedenleri ile; göçmenler ve sığınmacıların ağır çalışma koşullarına ve alçaltıcı bir yaşama maruz bırakılmaları, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa yeni bir boyut getirmiştir. Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olarak düzenlenmesine rağmen, büyük çoğunluğu reşit olmayan sığınmacı kadınlar çoklu evlenme maksadı ile alınıp satılmaya başlanılmış, bir kısım sığınmacıların kimlik bilgileri olmaksızın ve kayıt dışı olarak ülkemizde bulunmaları nedeni ile, tecavüz, eziyet ve cinayetler takip ve denetim dışı kalmıştır.
HER 3 KADINDAN BİRİ CİNSEL ŞİDDETE GÖRÜYOR
Avrupa Komisyonunun, geçen sene itibari ile AB üyesi ülkelerde ortalama her üç kadından birinin 15 yaşından itibaren cinsel veya fiziksel şiddete maruz kaldığını açıklaması ise; her toplumsal kategoride, sınıfta, yönetim ve iktidar biçiminde kadına yönelik şiddetin, kadına yönelik ayrımcılığın yansıması ve sonucu olduğu ve değişik boyutlarda var olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları ve özgürlükleri mücadelesi veren, Çanakkale Barosu Kadın Hakları Komisyonu ve kadının insan hakları savunucuları olarak bizler, başta Türkiye olmak üzere tüm dünya toplumlarına bugün bir çağrıda bulunuyoruz.
Uygarlık tarihine; 21.yy’ı her türlü temel insan hakkı ihlallerinin ortadan kalktığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yasal ve fiili olarak yaşama geçirildiği bir yüzyıl olarak kazandıralım.
Bu amaçla; yaşamın her alanında var olan kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için özellikle tüm devlet mekanizmalarının ve sivil toplum örgütlerinin “ayrımcılık” ile mücadeleyi etkin bir biçimde sürdürmesi; Ayrımcılıkla mücadele için kullanılan araçların ise işin özüne uygun bir felsefe ve pratikle derhal düzenlenmesi gereklidir.
Üzerimize düşen sorumlulukların her geçen gün ağırlaştığının bilincindeyiz. Kadın hakları alanında yaşanan tüm sorunların takipçisi olacağımızı bir kez daha yineleyerek şiddetsiz ve daha adil bir dünya diliyoruz.
Yorumlar...
Henüz yorum yok...