Son Umut

Bir filmin adı son umut. Halen Çanakkale sinemalarında bile gösterimde. Bu filmi izlediğim gün, “düşmanın ‘atılmasının’ 99. yılı kutlamaları” yapılıyordu. Kim kimi nereden atıyor 99 yıl sonra, üstelik mehter marşları ve kahramanlık türküleriyle…

Halbuki “son umut” filmi, savaşın vahşetini insan üzerinden anlatarak ifade etmiş. Savaştan 3 yıl sonra dünyanın öte yanında yaşanan özlemleri, evlat hasretini, intiharı ve yola çıkışı, hiç olmazsa çocukların ölmüş bedenlerini bulma umutlarıyla… Diğerini ötekileştirmeden, kötülemeden ve şiddeti körükleyip savaş çığırtkanlığı yapmadan…

Teşekkürler Russell Crowe…

Tüm bunların yanı sıra savaşın anlamsızlığını da insan üzerinden anlatmış. Çanakkale savaşının sonuçlarının anlamsızlığını ifade etmiş. Onca ölümün, onca genç insan kayıplarının, travmaların, intiharların “ne işe yaradığı” sorgulaması seyirciye naif bir şekilde anlatılmış. Aslında “yenildi” denilenlerin “galip” oldukları, 3 yıl sonra bu topraklarda nasıl hakim olduklarını ve iktidarlarını sürdürdüklerini göstermiş. Öbür yandan “zafer” kazandık denilenin aslında “kaybedenler” olduklarını, kendi şehitlerini bile aramaya çıkmayıp, galip geldikleri topraklara giremedikleri, kaybedenlerin yardımcısı olarak anılarını yaşadıklarını yine insan üzerinden ne de güzel anlatmış…

Teşekkürler Russell Crowe…

Kim kimi nereden atmış, 99 yıl sonra bunları “damardan” aramaya çıkanlara Russell Crowe’nin selamı var…

Bir selam da, “Barışın kenti” ve “barış kültürümüz olsun” şiarlarına sahip kentin yerel iktidar vekilinin, söz konusu damardan etkinliğe, sosyal medyada düzdüğü methiye dolayısıyla, selam söyleyelim…

Ayrıca şehit örtüsü diye battaniye ören arkadaşlara da “çığırtkanlığa” verdikleri katkı dolayısıyla selam söyleyelim…

Filmden; “Geldiğim yerde umut bir gerekliliktir.” Bu laf da sinema ile ilintili arkadaşlara gitsin, yıllarca Russell Crowe kente getirmeye çalıştınız, bunun hayaliyle tutuştunuz. Ne oldu ? Naif bir barış filmi diye mi? bu kente davet edemedik bu dünya starını. Bence hiç de geç değil…

2015 yılı, yani savaşın 100. yılı ocak ayında hararetle başladı. İzliyoruz, savaştan ibret alıp anlamsızlığını ve vahşiliğini mi anlayacağız? Yoksa savaş çığırtkanlığıyla nidalar atıp, barışı erteleyip savaşçı mı olacağız? Ak ile Kara belli olacak bakalım. İzliyoruz…

Filtreler:

Mimar İsmail Erten Son Yazıları...

Yorumlar...

    Henüz yorum yok...

Sizin Yorumunuz...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir