Film Gösterimi/Panel: “Ermenistan-Türkiye: Konuşmak, Tanışmak, Üretmek”
Çanakkale Bienali İnisiyatifi (CABININ)’nin organizasyonuyla 28 Haziran 2013 Cuma günü saat 17:00’da Yalı Hanı’nda düzenlenecek iki film gösteriminin ardından filmlerin yönetmenleri ile bir söyleşi gerçekleştirilecek.
“Ermenistan-Türkiye: Konuşmak, Tanışmak, Üretmek”
2008 yılında İstanbul Anadolu Kültür ve Erivan Altın Kayısı Film Festivali’nin girişimiyle, Ermenistan ve Türkiye’den sinemacıların ortak üretimlerini ve ilişkilerini geliştirme amacıyla kurulan ve kuruluşundan bu yana 11 filmin üretimine destek sunan Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun desteklediği filmlerden ikisi, “Kaybolmayın Çocuklar” ile “Kunduralarımı İstanbul’da Bıraktım”, 28 Haziran Cuma günü saat 17:00’da, Yalı Hanı’nda izleyiciyle buluşacak. Film gösterimlerinin ardından ise Çiğdem Mater’in moderatörlüğünde filmlerin yönetmenleri Gülengül Altıntaş ile Nigol Bezjian’ın deneyimlerini aktaracakları “Ermenistan-Türkiye: Konuşmak, Tanışmak, Üretmek” konulu bir söyleşi gerçekleştirilecek.
Kaybolmayın Çocuklar (2010, 30′)
Kamp Armen, yetim Ermeni çocuklarının Atlantis Uygarlığı. Hrant ve Rakel Dink’in de bir zamanlar evi olan Tuzla Ermeni Yetiştirme Yurdu. Ermeni çocukların Anadolu’dan çıkıp yetimhaneye uzanan yolculukları… Çocukların emeğinin üstüne kurulan cennet bahçesine “azınlıklar mülk edinemez” diyerek el konulması. Yıkılmaya ve yok olmaya terk edilen bir çocukluk hikayesi… Kamp Armen’in hikayesi, “Kaybolmayan Çocuklar” filmiyle anlatılıyor.
Kunduralarımı İstanbul’da Bıraktım (2011, 64′)
100 yıl önceki İstanbul’a nostaljik bir yolculuk.
Kunduralarımı İstanbul’da Bıraktım’da Şair Sako Arian’ı takip ediyoruz. Bir yüzyıl kadar önce atalarının terk etmek zorunda kaldığı İstanbul’a biraz korkuyla ama artık önüne geçemediği bir özlemle yaptığı bir yolculuk bu. Çekinceleri var, haklı da. Ama gelir gelmez, kuşaklar boyu dinlediği İstanbul’un sokaklarında yürümeye başlayınca sanki hiç bir endişenin önemi kalmıyor. Sokaklarda, okullarda, kiliselerde; genç, yaşlı, Türk, Ermeni onlarca kişiyle karşılaşıyor, yemeklerine ve sohbetlerine ortak oluyor. Onlarla gülüyor, onlarla hatırlıyor. Ve sağolsunlar, Nigol Bezjian ile bu yolculuklarına bizi de ortak ediyorlar. İstikamet daha önce görmediğimiz, ya da Nigol’ün dediği gibi Orhan Pamuk’un bile kitabına almadığı bir İstanbul.
Yorumlar...
Henüz yorum yok...