Dayımın Adı “Hükümet”
Şu sıralar gösterime giren, bir sinema filmi var.
“Hükümet Kadın”
Bizim memlekette, hükümet gibi kadınlar vardır. Anadolu’nun birçok köyünde bileği bükülemeyen birçok baba yiğidin yapamadığı bir işi, böyle bir kadın ortaya çıkıp yapabilir.
Öğretmenlik yaptığım yerlerde böyle kadınları gördüm.
“Hükümet Kadın” filmi gerçek bir hayat hikayesinden alınmış.
Filmin yönetmeni, aynı zamanda oyuncusu “Sermiyan Midyat,” Ankara doğumlu olsa da, aslen ailesi Mardinli. Soyadından da anlaşılacağı gibi, Midyat’ta gerçekten yaşanmış bir olayı sinemaya aktarmış.
Filmde; “Demet Akbağ, Ercan Kesal, Bülent Çolak, Cezmi Baskın ve Mahir İpek” önemli rolleri üstlenmişler.
Bu bir komedi filmi olsa da insanın yüreğinde bir burukluk bırakacak nitelikte bir film. Bir Anadolu gerçeği, bu film.
Demet Akbağ, her zamanki gibi filmi almış götürmüş. Bu film 1 Şubat 2013 tarihinde gösterime girdi.
Filmin Özeti, aynen şöyle.
“8 çocuklu Midyatlı sıradan bir kadın olan Xate’nin komşularından tek farkı, kocasının Midyat Belediye Başkanı olmasıydı. Birgün, başına gelenler onun da Midyatlıların da hayatını değiştirdi, Xate Midyat Belediye Başkanı oldu. Devlet işlerinde çocuklarının kendi aralarındaki çocukça rekabeti Midyat halkına kahkahalar attıran maceralara neden oldu. Ama hiçbir şey Xate’yi yolundan döndürmedi.” (Alıntıdır)
*
Filmin tanıtımındaki bir sahne var. Adamın birisi kuyudan su çekiyor. Siz adamın bir kova suyu kuyudan çıkarıp evine götüreceğini ya da içeceğini düşünüyorsunuz. Çektiği kovanın içinde bir çocuk oturuyor. Başı sabun köpüğü bir çocuk. “Baba dondum” gibi bir laf ediyor. Adam “başın kulakların sabunlu kalmış” deyip, yeniden çocuğu kuyunun içine sarkıtıyor.
*
Adam “ben başkan olunca sende başkan karısı olacaksın” diyor eşine.
Kadın kızıyor ve bağırıyor.
“Niye sen başkan olunca, ben başkasının karısı oluyormuşum” diye. Adam sağırsın sen deyince, daha sert çıkıyor kadının sesi.
“Ben sağır değilim! Ben sağır değilim!”
*
Bir esnaf şaşkın şaşkın soruyor;
“Nasıl belediye başkanı oluyor bu Hateyi Hanım. Askerliğini yapmış mı?”
*
Yine başka bir sahnede Hateyi Hanım’dan kızını istiyor, rütbeli bir asker. Hateyi Hanım soruyor.
“Askerliğini yapmış mısan?” Asker üniformasıyla şaşkın bir damat adayı, aval aval bakıyor.
**
Şimdi ben bu filmi izleyince aklıma yıllar öncesi tanıdığım bir adam geldi. Tanıdığım bu adam, bir öğretmen arkadaşımın dayısıydı. 1985 yılında yaşadım bu olayı.
Bu adam, Mersin’in (İçel) Erdemli İlçesi’nin Tömük Beldesi’nde oturmaktaydı. Adamı gördüğümde, üzerinde lime lime bir ceket vardı. Kirden rengini kaybetmiş bir şapka, kirli bir sakal, karışık saçlar… Ağızda dişler dökülmüş. Pantolon ha var ha yok. Ayakkabılar, pişman olmuşlar adamın ayağında. Perişan bir adam, dilenciden de beter.
Adamla karşılaştığımızda, arkadaşım gülerek tanıttı bana dayısını. “Bu benim dayım” dedi.
Arkadaşıma, şakam geçtiği için söylendim. “Senin dayın dilenci gibi bir adam. Bu memleket zengin memleket. Erdemli’de böyle bir adam bulunsun, hayret!” dedim.
Arkadaşım “sana ben anlatayım durumu. Bana hak vereceksin dedi” ve ekledi. “Benim dayıma bu memlekette, Hükümet” derler.
“Hayda! Hem hükümet, hem de yardıma muhtaç. Hükümet böyle mi olurmuş?” dedim.
Arkadaşım anlatmaya başladı.
“Hani yaylada, yüze yakın apartmanın olduğu bir site vardı ya, denizi gören. İşte o sitenin yapıldığı arazi dayımındı.”
“Olamaz” dedim.
“Olur olur. Dayım o araziyi sattı. İki ayda parasını Mersin’de pavyonlarda yedi.”
“Senin dayında da ne boğaz varmış be!”
“Hürmüz Boğazı billa! Yetmedi, Tömük’teki limon ve portakal bahçelerini de sattı. Onların parasını da yedi.”
Vay be!
“Valla evin önüne kadar 302 otobüsle geliyordu. Aldığı ayakkabıları elbiseleri bir defa giyiyordu. Bitti… Hiçbir şey kalmadı.”
Anam! Anam!
“Para bitince bir süre eskilerle idare etti. Evi de sattı. Harç bitti inşaat paydos. Şimdi gördüğün gibi geziyor. Dostları da dağılıp gittiler”
“Yazık ya!” diyecek oldum.
“Boş ver hocam! Dedi. Benim dayıma parası varken peşinde koşup faydalananlar Hükümet gibi adam diyorlardı. O zaman iyiydi. Para bitti. Hükümet yıkıldı. Şimdide dayıma yine hükümet diyorlar. Devrik hükümet.”
Vay benim Hükümet Dayım vay!
“Dayımı adıyla çağırsan hiç bakmaz. “Hükümet” dedin mi kulağı kabartır.”
“Senin dayın alem adammış be? Para varken iktidardaki hükümet. Para bitince devrik hükümet. Çağır şu hükümeti de, bir çay söyleyelim.” Diyorum.
“Hükümet Dayııııı, gel gel çaylar bizden. Uçluda var, gel hele!” diye bağırınca, hükümet sallana sallana geliyor yanımıza.
İlk defa canlı bir hükümeti, bu kadar yakından görüyorum.
Şuayip Odabaşı Son Yazıları...
- 08/01/2014 Bir Ankara / İki Gün / İki Lira
- 18/08/2013 Şakir Askan / Seni Sevmeyen Ölsün
- 18/07/2013 Birliği Bozan Birlik Kavgaları
- 05/07/2013 Zülfü Livaneli / Kepez Kayısı Şenliği
- 01/07/2013 Ucuz Hayatlar
- 24/06/2013 Ölüler Kenti Ozanı’na Mektuplar*
- 11/06/2013 Yenice’de Her Gün Doğa Yürüyüşü
- 27/05/2013 Kepez Güreşlerinin Sonrası
- 15/05/2013 Haydi Kepez’e Güreşlere Gelin
- 30/04/2013 Tostçular Çarşısı
Yorumlar...
Henüz yorum yok...