Mantar
Pazartesi günü.
Haftanın ilk günü.
Gün nasıl başlarsa öyle bitermiş derler.
İki günlük hafta sonu tatilinden sonra, okula iyi bir moralle başlamak ister bütün öğretmenler.
Ne yazık ki yaşadığımız birçok olay moralimizi bozuyor, hafta başında yerlere seriliyoruz.
“Günaydın” demeden, yüksekten konuşan öğrenci velileri…
Kendini haklı zannedip, ağzına gelen her şeyi söyleyenler…
Haksızlığı ispat edilince de “süt dökmüş kedi gibi” büzülenler…
Sorun olmayacak birçok şeyi, deve yapan bir zihniyetle, farklı kişiliklere bürünerek, aramızda dolaşan insanlar…
***
Okulun giriş kapısı önünde, iki kova mantar gördüm. Kovaların üstündeki poşetin içinde de mantarlar var.
Bu mantarları kim getirdi?
Kime getirdi?
Belli değil. Taşıma araçlarından birisi getirdi
de… Peki kim? Belli değil.
Çocuklar futbol oynarken, kovalar devrilmiş. Tekrar mantarları toplayıp, kovalara koymuşlar. Öğle vaktine kadar, mantarların sahibi çıkmadı. Saat onikiye doğru, kovalar yok oldu. Hangi köyden geldiği belli olmayan mantarlar, bir anda yok oldu gitti. Demek ki sahibi gelip aldı gitti, dedim.
***
Mantarın kilosu beş lira.
En azından on kilo mantar vardı kovalarda.
Öğleden sonra bir bayan geldi okula. Birinci sınıfta çocuğu olan bir bayan.
“Öğretmenim, benim oğlan kapının ağzında gördüğü mantarları birilerine satmış.”
“Birinci sınıf çocuğu mantar mı satarmış? diye, söylensem de, şaşkınlığımı gizleyemedim.
“Bir çocuktan hangi aklı başında birisi mantar alır?” İlginç olan durum buydu.
Çocuğu çağırıp sorduk. Küçücük çocuk ne anlasın, alıp satma işinden. “Benim mantarları satmışsın” dedim çocuğa, ciddi ciddi. Çocuk, o biçim cevap verdi bana, ikinci kez şaşırdım.
“Mantarlarını orada bırakmasaydın!” Birde suçlu olduk. Annesi de şaşırdı bu cevaba.
Elinde dört lira parayı bana uzattı çocuk. Demek ki, “on kilo mantarı dört liraya” satmış.
Çocuk satmış, kendi aklınca. Büyükler mantarı kendi akıllarınca nasıl aldılar acaba?
Aslında “kendini büyük zanneden ahlaksızlar,” tarafından aldatılmış çocuk.
Yetişkin birisi, bir kilo mantarın beş liradan daha az bir paraya satılmadığını bilmiyor mu?
Biliyor elbette.
Burada bir ahlaksızlık var. “Çocuktur paradan anlamaz, verelim bir lira para, önündekileri çekip alalım.”
Almışlar. Hem de yetmiş iki aylık bir çocuktan mantar almışlar.
Kendilerinin, “mantar kadar değeri olmayan insanlar” bir çocuktan mantar almışlar. Utanmadan sıkılmadan hem de.
*
Öğrendik sonradan.
Mantarları, Denizgöründü Köyü’nden fakir bir teyze, satılsın diye göndermiş. Getiren kişi, emaneti yerine ulaştırmamış.
Mantarlar ortada kalmış.
Sonunda da, küçük bir çocuk ticarete başlamış (!) Kocaman adamlar da, kilosu bir liradan mantar alıp kar etmişler.
Vay be!
Akşama da mantarları afiyetle yemişlerdir. Çocuklarına da bir liradan mantar aldıklarını anlatmışlar mıdır acaba? Uyanık olduklarını söylemişler midir birilerine? Övünmüşler midir, yaptıklarıyla?
*
Ben “ne günlere kaldık” demekten kendimi alamıyorum.
Çok kötü bir davranış bu.
Televizyonlarda izlemişsiniz.
“Artık evlerimize çelik kapılar takıyoruz. Tek kilit yetmiyor şimdilik, üç kilit takıyoruz” demişti bir uzman.
Sokaklarda da, “vicdanları çürük teneke gibi yamuk, paslı kilitlerin ardına sığınan insanlar” dolaşıyor.
İyiyle kötüyü, ayırt etmek de çok zor.
Hayatımız mantar olmuş.
Bu mantarlık, çok farklı bir şey.
Şuayip Odabaşı Son Yazıları...
- 08/01/2014 Bir Ankara / İki Gün / İki Lira
- 18/08/2013 Şakir Askan / Seni Sevmeyen Ölsün
- 18/07/2013 Birliği Bozan Birlik Kavgaları
- 05/07/2013 Zülfü Livaneli / Kepez Kayısı Şenliği
- 01/07/2013 Ucuz Hayatlar
- 24/06/2013 Ölüler Kenti Ozanı’na Mektuplar*
- 11/06/2013 Yenice’de Her Gün Doğa Yürüyüşü
- 27/05/2013 Kepez Güreşlerinin Sonrası
- 15/05/2013 Haydi Kepez’e Güreşlere Gelin
- 30/04/2013 Tostçular Çarşısı
Yorumlar...
Henüz yorum yok...