Kadınlara Adanan Sergi…
Azra Tüzünoğlu küratörlüğünde “Hasarlı veya Tahrip Edilmiş: Kültür” başlıklı dört bölümde gerçekleşen sergi, sadece kadın sanatçıların eserlerine yer veriyor.
7. Çanakkale Bienali’nde Azra Tüzünoğlu küratörlüğünde gerçekleştirilen “Hasarlı veya Tahrip Edilmiş: Kültür” başlıklı dört bölümde gerçekleşen sergi; Füsun Onur’un “İsimsiz (1993-2012)”, İnci Eviner’in “Parlamento (2010)” ve Hale Tenger’in “Ayna Ayna Söyle Bana / Var mı Daha İyisi Bu Dünyada (1992)” adlı eserlerini ağırlıyor. Kadınlara adanan bu dört bölümden oluşan sergiyi; Korfmann Kütüphanesi’nde 22 Eylül ile 17 Ekim arası, Salı, Perşembe ve Cuma Günleri, 10:00 – 16:00’da; Kırmızı Konak’ta 22 Eylül ile 17 Ekim arası, Salı, Perşembe ve Cumartesi Günleri, 10:00 – 16:00’da ziyaret edebilirsiniz. Detaylı bilgileri bu linkten edinebilirsiniz.
HASARLI VEYA TAHRİP EDİLMİŞ: KÜLTÜR
Azra Tüzünoğlu’nun “Hasarlı veya Tahrip Edilmiş: Kültür”, başlıklı dört bölümden oluşan sergisi, sadece kadın sanatçıların eserlerine yer veriyor. İnsan bedeninin geçiciliği ile kültürel varlıkların kalıcılığı -ve aslında tam tersine odaklanan serginin ilk bolümü, “Tehdit Altındaki Kültür”e vurgu yapıyor. Görünmez kılınmış̧ tehditler görünür hale geliyor: sömürgeciliğin görünmez kıldığı eser hırsızlığı, patriyarkanın görünmez kıldığı kadın emeği, sanat tarihini yazanların görünmez kıldığı periferideki sanat… Korfmann Kütüphanesi’nin ev sahipliği yaptığı bu bölüm Taus Makhacheva, Cristina Lucas, Alexandra Pirici’nin eserlerinden oluşuyor. Kendi ve/ya başkalarının bedenleri üzerinden anlatılan bu hikayeler, performatif jestlerle hayat buluyor. Sanatçılar dertlerini taşlara değil, bedenlere nakşediyor. Tüm bu eserlerde bir “taşınma” ve “yeniden tahsis” meselesi göze çarpıyor.
Serginin ikinci bölümü, “Bildiğimiz Dünya”, bildiğimiz dünyanın sonunu işaret ediyor. Birbirimize mesafelendiğimiz bu tuhaf zamanlarda sanat, hayal etmenin, sorular sormanın, gündelik koşturmaca içinde kaçırılan anları yakalamanın bir yolu oluyor.
Sanat sadece pembe hayallerin değil, kıyamet sonrası dünyanın nasıl göründüğünün de yeri. Cao Fei, Pınar Yoldaş ve Agnieszka Polska’nın gelecek tasavvurları karanlık, şiddet yüklü, gerçek olamayacak kadar tuhaf. Agnes Varda’nın yaklaşımı ise, tüm bu çığırından çıkmış dünyayı “toparlıyor” ve serginin umut veren, yol gösteren ışığı oluyor.
Serginin üçüncü bölümü, “Reklamların dili”, görünen şeyin hiçbir zaman söylenen içinde hapsolmadığını vurguluyor ve reklam dilini çalan/dönüştüren sanatçıların çalışmalarına odaklanıyor. “Bildiğimiz Dünya” ile birlikte Kırmızı Konak’ta yer alan bu bölümün sanatçıları ise Nora Turato, Aslı Altay, Cristina Lucas, Sanja Ivekovic ve Anahita Razmi. Anlamın dile getiriliş biçimine odaklanan üretimleriyle öne çıkan bu sanatçılar, kadın dergilerinden sigara paketlerine, marka logolarından reklam sloganlarına pek çok alanda yaşamı kuşatan bu ticari dili, bir araştırma alanı olarak görüyor ve yapıbozumuna uğratıyor.
Serginin dördüncü ve son bileşeni, Çanakkale’nin kamusal alanında gerçekleşecek bir dizi hareketi içeriyor. Kentin gündelik yaşamına “ses” üzerinden bakmayı, bu yolla somut olmayan kültürel miras olarak görülebilecek kentsel sesleri katılımcıların katkısıyla kayıt altına alarak arşivlemeyi hedefleyen, Pınar Çevikayak Yelmi’nin İstanbul’un Sesleri konulu doktora araştırması kapsamında oluşturulan Soundscape of Istanbul projesinin bir devamı niteliğindeki Soundsslike projesi Çanakkale’de gerçekleşiyor. Çanakkale içinde bir dizi alternatif “tur” üretmeyi hedefleyen bu bölümün ikinci ayağı ise, mimar ve araştırmacı İsmail Erten’in yürüttüğü ve şehrin florasına ve özellikle asırlık ağaçlarına odaklanan Kent Ekolojisi turu, kentin ekolojik dokusuna dair web tabanlı ses turu olarak tasarlandı.
Yorumlar...
Henüz yorum yok...